Veda hutbesindeki farklı ifadeler ve Peygamber’in bıraktığı emanet hangisi? *** İnsan en üstün iken cinler nasıl onu etkiler?
Perşembe, 28 Temmuz 2011 20:09

Veda hutbesindeki farklı ifadeler ve Peygamber’in bıraktığı emanet hangisi?

Değerli ve bir o kadar da muazzam hocam, ellerinizden öperim. Allah size daha çok sağlıklı ömür versin... Sorum Şu; az önce google'dan dört beş tane Veda Hutbesi okudum. Bir fark dikkatimi çekti, o da ''Size bir emanet bırakıyorum, ona sımsıkı sarılın, o emanet Kur’ân’dır'' ifadesi, başka bir yerde: ''Size iki emanet bırakıyorum, biri Kur'ân diğeri sünnetimdir''; başka birinde de ''Size iki emanet bırakıyorum, biri Kur’ân öteki Ehli Beytimdir'' yazıyor. Bu ifadelerden birinci yazdığım doğru diye biliyorum, açıklar mısınız? Menfaatleri için bir bu konu kalmıştı onu da mı tahrif ediyorlar?....Allah sizden razı olsun...Gerçek İslami yaşamaya öyle hasretim ki bilemezsiniz hocam....Erkan Vargönen

Cevap: Veda hutbesi çeşitli kimselerin hatırlarında kalan Peygamber sözlerini, yıllar sonra kendi anlayışlarına göre aktarımlarından ibarettir. Bu bakımdan nakiller arasında hayli farklar vardır. Bunların yüzde yüz Peygamber sözü olduğu garantisi yoktur. Ama geneli doğrudur, çünkü Kur'ân’ın mesajına uygundur. Yazdığınız cümle içinde de sadece birincisinin doğru olduğunu kaç kez yazdım. Çünkü Kur'ân'a uygundur. İkinci ve üçüncü rivayetlerdeki “sünnetim” veya “ehl-i beytim” sözleri katmadır, Biri Peygamber sözü diye aktarılan rivayetlerin önemini anlatmak, ikincisi de Alî taraftarlarının, Alî evladının Peygamber emaneti olduğunu anlatmak dolayısıyla onlara itaate yönlendirmek amacını taşır. Her ikisi de Kur'ân'a aykırıdır. Çünkü Peygamber Allah'ın Kitabından başka bir şey bırakmadı. Ne kendi sözlerini, ne de Ev halkını. Peygamber’in sözleri yazılmamış, bir kitap haline getirilmemişti. Olmayan şey nasıl bırakılır? Aa Kur’ân yazılmıştı, işte bırakılan odur. Peygamber'in, korunmasını istediği tek şey Allah'ın Kitabı ve Onun uygulanmasıdır. Eğer bu muhafaza edilseydi, o rivayetler Kur’ân üstüne çıkarılmayacak ve din sadeliğini, kolaylığını koruyacaktı. Ama olmadı. Bugün din artık Kur'ân çizgisinden çok uzaklara düşmüş, hurafelere belenmiş, zorlaşmış, içinden çıkılmaz hale gelmiştir.

 

İnsan en üstün iken cinler nasıl onu etkiler?

Hocam, benim bildiğim ruhani yaratılanlar içinde en üstün olanı insan ırkıdır, öyledir ki bütün melekler cinler ve diğer ruhlar Âdem Peygamberimiz önünde secde etmişlerdir. Buraya kadar bir sorun yok, sorun bundan sonra başlıyor, sorum şu: ruhani varlıklar arasında en üstün olan insan, imansız cinler tarafından nasıl rahatsız ediliyor, nasıl çarpılıyor ya da gerçekten böyle bir şey var mı, cinler insanları dünyasal hayatlarında rahatsız edebilirler mi, onlara görünebilirler mi, görünürlerse bu ne demek olur? Saygılarımla; Cenk Üretencan

Cevap: İnsan ruhani varlık değil, fiziksel ve ruhsal bir varlıktır. Tamamen soyut ruhlardan ibaret olan melekler en üstün varlıklardır. Bunda kuşku yok. Öyle olmasa vahyi peygamberlere melekler getirmez, peygamberler doğrudan vahiy alırdı. Cinlere gelince bunlar tamamen soyut varlıklar değildir. Çünkü Kur'ân'a göre maric çalkantılı ateşten yani dalgalı ışınlardan yaratılmıştır. Çalkantılı ateş maddeden soyut değildir, oldukça şeffaf olsa bile yine madde özelliklidir. Demek ki cinler dalgalı ışınlardan yaratılmış olduğundan insanın içinde beyin hücrelerinde dolaşıp insan düşüncesini etkileyebilir. Onların insanı etkilemesi, insandan üstün olduğunu göstermez. Nitekim röntgen ışınları da insan bedeninden geçer fizik varlıklara nüfuz eder ama insandan üstün değildir. Bu ışınların bedenden geçmesi, kendilerinin özelliğinden kaynaklanır. Kaldı ki Allah'ın yaratıkları arasında üstünlük arama çabasına girmenin yararı yoktur. Allah böyle yarat­mıştır. İnsanın özelliği başka, cinlerin başka, meleklerin başkadır. Hepsi evrende bir denge unsurudur.

 

 

   Copyright @ Süleyman Ateş