PEYGAMBERİMİZ (S.A.V.) DİĞER PEYGAMBERLERDEN ÜSTÜN MÜ? (1)
Çarşamba, 20 Kasım 2013 00:00

 ÖNEMLİ BİR DUYURUMUZ:


Birçok okurumuz kitaplarımın nasıl temin edileceğini soruyorlar. Onlara kolaylık için web sitemizde bir bölüm oluşturuldu. Merak edenler veya kitaplarıma ulaşmak isteyenler,

 

"Yeni Ufuklar Neşriyat”

 

Tlf. 0216 492 66 13 den

 

sipariş verebilecekleri gibi daha kolay bir yolla da yayınlarımızı temin edebilirler. Web sitemizdeki

"Online alışveriş"

kısmını tıklayarak, pdf formatlı mevcut kitaplardan, istedikleri kitabı, 2-4 lira gibi çok basit bir ücretle indirebilirler. Allah herkese gönül huzuru ve nuru versin.

 


 

 

PEYGAMBERİMİZ (S.A.V.) DİĞER PEYGAMBERLERDEN ÜSTÜN MÜ? (1)

 

Soru: Gerçekten bizim peygamber (Muhammed Mustafa (sav)) diğer peygamberlerden üstün mü? Bunu nereden biliyoruz? Bazı insanlar hadisleri gösteriyor. Eğer peygamberimiz (s.a.v.) söylemişse peygamberimizin tevazuu nerde kaldı?

Cevap: Peygamberlerin hepsi görev itibariyle Allah'ın elçileridir. Arada üstünlük söz konusu değildir. Çünkü Kur'ân, "Allah'ın elçileri arasında ayırım yapılmayacağını" vurgulamıştır. (Bakara 255)

"İşte o elçilerden kimini kiminden üstün kıldık. Allah onlardan kimine konuştu, kimini de derecelerle yükseltti. Meryem oğlu Îsâ'ya da açık deliller verdik ve onu Ruh'ül-Kudüs ile destekledik. Allah dileseydi onların arkasından gelen milletler, kendilerine açık deliller gelmiş olduktan sonra birbirlerini öldürmezlerdi. Fakat anlaşmazlığa düştüler, onlardan kimi inandı, kimi de inkâr etti. Allah dileseydi, birbirlerini öldürmezlerdi. Ama Allah dilediğini yapar." (Bakara:253)

Bu âyetten, Yüce Allah'ın, peygamberlerin her birini, verdiği bir zellik ve vasıfta ötekilerden üstün kıldığı anlaşılmaktadır. Meselâ Âdem Aleyhisselâm'a melekler secde etmiştir. İbrâhîm Aleyhisselâm'ı ateş yakmamıştır. Mûsâ Aleyhisselâm, Allah'ın hitabını duyma şerefine ermiştir. Hz. Süleyman'a, insanlar, cinler, kuşlar, vahşî hayvanlar ve rüzgârlar boyun eğdirilmiştir. Peygamber olmaları bakımından hepsi de çok yüce bir şerefi haizdir. Ancak her biri, bir meziyette ve sıfatta diğerinden üstün kılınmıştır. Yoksa şeref bakımından onları birbirinden ayırdetmek doğru değildir. Nitekim Bakara 285’nci âyette, peygamberlerin birbirlerinden ayırdedilmeyecekleri belirtilmiştir.

Muhakkak ki Hz. Muhammed Aleyhisselâm, bazı ayrıcalıklara sahihtir. Bu bakımdan o, peygamberlerin en üstünüdür. Çünkü son peygamberdir. Yüce Allah, Ahzâb Sûresi’nin 40’ncı âyetinde onun, peygamberlerin sonuncusu olduğunu; Sebe' Sûresi’nin 28’nci âyetinde de onun, bütün insanlara müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderildiğini haber vermiştir. Diğer peygamberler bu niteliği taşımazlar. Hz. Peygamber'in kendisi de peygamberler arasındaki mevkiini şöyle belirtmiştir:

"Benimle, benden önce gelen peygamberlerin durumu, tıpkı şu bina yapan adamın durumu gibidir ki: bu adam bir bina yaptı, güzel yaptı, onu süsledi, tamamladı. Yalnız köşelerinden birinde bir kerpiçlik yer eksik kaldı. İnsanlar binanın çevresini dolaşmağa başladılar. Onu çok beğendiler ama "keşke şu kerpiç de yerinde olsaydı" dediler. İşte o kerpiç benim. Ben peygamberlerin sonuncusuyum." (Buhârî, Menâkıb 18; Müslim, Fadâ'il 22, 23)

O, bütün peygamberlerin yüksek huy ve vasıflarını kendisinde toplamıştır. Nasıl Kur'ân, gelmiş geçmiş bütün kitapların özü ise, o da gelmiş geçmiş bütün peygamberlerin özüdür. Fakat görev açısından peygamberlerin birbirinden üstün olduğu iddiası Kur'ân'a aykırıdır.

Mûfessirlere göre Hz. Peygamber, insan oğlunun efendisidir. Kendisinin şöyle dediği rivayet edilir: "Ben kıyamet günü, Âdemoğlunun efendisiyim. Kabri ilk açılan (yani ilk diriltilen) ben olacağım. İlk şefaat eden ve şefaati kabul edilen de benim.” (Müslim, İmân, hadîs: 327, 328, Fadâ'il, 3) "Ben, kıyamet günü Âdemoğlunun en hayırlısıyım, ama övünmem. Hamd bayrağı benim elimdedir, yine övünmem. O gün gerek Âdem, gerek ondan başka bütün peygamberler hep benim bayrağım altındadırlar. İlk şefaat eden ve şefaati makbul olan benim, fakat yine övünmem.” (İbn Mâce, Zühd 37; Dârîmi, Mukaddime, bâb mâ utiye'n-nebiyyu (s.a.v.) mine'l-fadâ'il, Müslim, Fedâil, h. 3.)

 (devamı yarın..)