YEMÎN (1) PDF 
Salı, 30 Ocak 2024 00:00

YEMÎN (1)

Arapça’da sağ taraf, sağ el anlamına gelen yemîn isti‘âre olarak and anlamında kullanılır. Yemîn eden kimsenin, yemîn sırasında sözünü güçlendirmek için söz verdiği veya konuştuğu kimsenin sağ elini tutarak toka yaptıkları ve hattâ salladıkları için and içmeğe yemîn denmiştir. Milk-i yemîn elinin altında olan (köle, câriye) anlamına gelir.

"Andolsun eğer kendilerine bir uyarıcı (peygamber) gelirse, her milletten daha çok doğru yolda olacaklar" diye, yemînlerinin bütün gücüyle Allah’a yemîn ettiler. Fakat kendilerine uyarıcı gelince, onlara Hak’tan uzaklaşmaktan başka bir katkı sağlamadı.” (Fâtır: 43/42)

“Andlaşma yaptığınız zaman Allah’ın ahdini tam yerine getirin (verdiğiniz sözü tutun), pekiştirdikten sonra yemînleri bozmayın. Çünkü Allah’ı üzerinize kefîl (şâhid) yaptınız. Allah yaptıklarınızı bilir. 92- Bir topluluk, diğer bir topluluktan (sayıca ve malca) daha çok olduğu için, yemînlerinizi aranızda bozucu bir vasıta yaparak, ipliğini kuvvetli büktükten sonra çözen kadın gibi olmayın! Çünkü Allah, sizi bununla dener. Hakkında ayrılığa düştüğünüz şeyleri kıyâmet günü size açıklayacaktır.” (Nahl: 70/91-92)

Nahl: 70/91-92. âyetlerde insanların, verdikleri sözde durmaları, Allah adına and içtikten sonra andlarını bozmamaları, andlarını ve ahidlerini aldatma vesilesi yapmamaları, bir topluluğa verdikleri sözü, o topluluktan daha güçlü bir topluluğun hatırı için bozmamaları emredilmekte; Allah’ın daima kendilerini gözettiğini, ahlâk ve davranışlarıyla sınadığını, kıyâmet gününde yaptıkları işleri kendilerine haber vereceğini, yani yüzlerine vuracağını bilmeleri gerektiği vurgulanmaktadır.

Verilen söz, Allah’ın adıyla pekiştirilince Allah’ın garantisi altına girer. Yemîn edilmek suretiyle Allah o söze tanık yapılır. Bundan dolayı o söz, Allah’a verilen söz sayılır. Verilen meşru‘ sözde durmak Allah’ın haklarındandır. Verilen sözü bozmak, yünü eğirip büktükten sonra tekrar çözen kadının eylemine benzetilmiştir.

“76- Hayır, kim sözünü yerine getirir ve (günâhtan) korunursa, şüphesiz Allah da korunanları sever. 77- Fakat Allah’a verdikleri sözü ve yemînlerini az bir paraya satanlar var ya, işte onların âhirette bir payı yoktur; Allah kıyâmet günü onlara konuşmayacak, onlara bakmayacak ve onları yüceltmeyecektir. Onlar için acı bir azâb vardır.” (Âl-i İmrân: 94/76-77)

Bu âyetlerde, verdiği sözde duranların müttakî (yanlış davranışlardan korunan) olduğu ve Allah’ın, korunanları sevdiği belirtildikten sonra Allah’a verdikleri veya Allah adına verdikleri sözü, ettikleri yemîni az bir paraya (dünya çıkarına) satanların, âhirette mutluluk yüzü görmeyecekleri; Allah’ın onlarla konuşmayacağı, onları yüceltmeyeceği, yüzlerine dahi bakmayacağı, onlar için acı bir azâb olduğu vurgulanmaktadır.

(devamı yarın..)

 

 

   Copyright @ Süleyman Ateş