İSRAİL’İN ZULMÜ: HZ. İSA'YA YAPTIKLARI ZULÜM (31) PDF 
Salı, 05 Aralık 2023 00:00

İSRAİL’İN ZULMÜ: HZ. İSA'YA YAPTIKLARI ZULÜM (31) 

(...dünden devam)

Ancak Hıristiyanlar, Meryem'in babasının adının İmrân olduğunu kabul etmezler. Herhalde âyetler indiği sırada Meryem'in babasının adının İmrân olduğunu söyleyen Hıristiyanlar vardı. Çünkü Matta ve Luka İncîllerinde Îsâ'nın nesebinde fark görülmektedir. Matta'da Meryem'in nişanlısı olan Yûsuf, Mattan oğlu Ya‘kûb'un oğlu olarak gösterilirken Luka'da Yûsuf Heli'nin oğlu, o da Mattat'ın oğlu gösterilmektedir (Matta: 1/15-16; Luka: 3/23-24). Bu da Îsâ'nın nesebi konusunda Hıristiyanlar arasında görüş ayrılığı bulunduğunu kanıtlar.

"45- Melekler demişti ki: "Ey Meryem, Allah seni, kendisinden bir kelime ile müjdeliyor: Adı Meryem oğlu Îsâ Mesîh'dir; dünyada da, âhirette de yüzde (şerefli) ve (Allah'a) yakın olanlardandır..” (Âl-i İmrân: 45)

Â. İ. 45’nci ve Nisâ: 98/171’nci âyette Hz. Îsâ, “Allah'tan bir kelime” olarak tavsîf edilir. Hz. Îsâ, babasız, sırf Allah'ın "Ol" sözüyle yaratıldığı için ona Allah'ın kelimesi denmiştir. Bu sözde onun mu'cizevî yaratılışına işâret olduğu gibi, Hıristiyanlar arasında ona Kelime dendiğine de işâret vardır. Kelime, kelâmdan geneldir. Kelâm, yalnız kulağa hitâbeden sözdür. Kelime ise gerek kulak, gerek diğer duyular aracılığı ile gönülde duygular uyandıran her olgudur. Ağızdan çıkan veya Kitâba yazılan sözler birer kelime olduğu gibi, insanın rûhunda ibret uyandıran doğa olayları da birer kelimedir. Bu anlamıyla kelime, âyete eşittir. Kur'ân bu doğa olaylarına âyet demektedir. Gözlerimizin önünde geçen doğa olayları: doğumlar, çiçeklerin açması, ağaçların yeşilliklere bürünmesi, kuşların uçması, her şeyin belli yasalara göre ve düzenle işlemesi, büyük bir kudret, akıl ve bilgi sahibi bir yaratıcının varlığını haykıran, rûhta derin duygular uyandıran birer kelimedir. Hz. Îsâ'nın doğumu ise olağanın üstünde bir olaydır. Bu olağanüstü olay, herkes için Allah'ın kudretini ifade eden sözsüz bir konuşmadır. İşte doğumunun uyandırdığı ibretten dolayı Hz. Îsâ, Allah'ın kelimesi olarak nitelendirilmiştir. Yani zuhura gelişi, varlığı, başlı başına bir sözdür, insanlara ibret veren İlâhî bir konuşma, bir âyettir.

İlk defa burada Hz. Îsâ, Mesîh sıfatıyla anılmaktadır. Mesîh, Arapça’da, ölçmek ve meshetmek (el sürmek) anlamındaki مسح(mesh) kökünden bir sıfat olabilir. Müfessirler Mesîh kelimesi üzerinde birkaç mânâ vermişlerdir.

Fakat bu kelimenin Ârâmîce’den Arapça'ya geçmiş bir kelime olduğu daha güçlüdür. Ârâmîce’de maşiah kutsal yağ ile yağlanmış demektir. Bu işlem, tahta oturan hükümdarlara, dini bir kişilik ve otorite kazandırmak anlamı taşır, "Yahve'nin Mesîhi" ta‘bîri de yine din adamları, hükümdarlar ve peygamberler için kullanılır. Peygamber Samuel, Allah'ın emriyle kral atadığı Saul(Tâlût)un başına yağ döküp meshetmiş: "Kendi mîrâsı üzerine reis olarak Rab seni meshetti" demiştir (I. Samuel: 10/1). Tâlût'tan sonra Dâvûd'a da yapılan bu yağlama (mesh) töreni, sonra gelenek halini almıştır. İşte Yahûdîler, son zamanda gelecek bir kralın, kendilerine dünyâ egemenliğini kazandıracağına inanırlar. Ancak apokaliptik dönemde bu kelime, dünyânın son günlerinde, Allah'ın egemenliğini kuracak kişi anlamında kullanılmıştır.

(devamı yarın..)

 

 

   Copyright @ Süleyman Ateş