İSRAİL’İN FİLİSTİN’DE YAPTIĞI ZULÜM HİÇBİR DİNE VE VİCDANA SIĞMAZ (18) PDF 
Cumartesi, 18 Kasım 2023 00:00

İSRAİL’İN FİLİSTİN’DE YAPTIĞI ZULÜM HİÇBİR DİNE VE VİCDANA SIĞMAZ (18)

(...dünden devam)

Fakat fitne kelimesi, asıl genel sınama, baskı ve işkence anlamında kullanılırsa bu âyette, hem Yemen'deki Zûnüvâs’ın emrindeki zâlimlerin, o zamanki mü'minlere işkencelerine; hem de Kureyş zorbalarının, mü'minlere işkencelerine işaret edilmiş olur. Yemenliler, Hıristiyanları yakarak belâ ve sınava sokmuşlardı, dinleri yüzünden o mâsumlara işkence etmişlerdi. Kureyşliler de Allah'ın birliğine ve İslâm’a inanan zayıf, korumasız mü'minlere işkence etmişler, hattâ onları öldürmüşlerdi. Âyette tevbe etmeyenler kaydıyla bu işleri yapanlar, yaptıkları kötülüklerden vazgeçmeğe teşvik edilmekte, onlara tevbe ettikleri takdirde günâhlarının bağışlanacağı anlatılmaktadır. Böylece âyetin asıl amacının, Kureyş zâlimlerini uyarmak olduğu anlaşılmaktadır. Zira ölüp gitmiş, tarihe karışmış insanların artık tevbe fırsatı kalmamıştır. Tevbe, yaşayan insanlar içindir.

İşte onuncu âyette, Zûnüvâs ve adamlarının, Yemen’de ilk Hıristiyanlara işkenceleri yanında, Kureyş müşriklerinin de ilk Müslümanlara işkencelerine işâret edilmektedir. Zaten sûrenin baş tarafındaki Yemenli zorbaların acımasızca işkenceleri, Müslümanlara işkence eden Kureyş zorbalarına ibret olmak ve işkencelere uğrayan Müslümanlara da inançları uğrunda sabır ve tahammül için moral vermek amacıyla anlatılmıştır.

Müşrikler, ilk Müslümanları çırıl çıplak soyarak ateş gibi kumların üstüne yatırır, üzerlerine koca taşlar koyup uzun süre onları kavurucu güneşin altında bekletirlerdi. Gençleri, köleleri şiddetle döverlerdi. Ammâr'ın babası Yâsir, annesi Sümeyye, Kureyşin ağır işkencesiyle şehîd olmuşlardı. Bilâl-i Habeşî de göbeğine taş konup güneşin altında bekletilen kölelerdendi.

“İnandıktan sonra Allah'ı inkâr eden, – kalbi imanla yatışmış olduğu halde inkâra zorlanan değil– fakat küfürle göğsü sevinç duyan kimselere, Allah'tan bir gazap iner ve onlar için büyük bir azâp vardır" (Nahl: 70/106), "Sonra Rabbin, şunların, şu işkenceye uğratıldıktan sonra göç eden, sonra savaşan ve sabredenlerin yanındadır. Kuşkusuz bu işlerden sonra Rabbin bağışlayandır, esirgeyendir" (Nahl: 70/110) meâlindeki âyetler, Kureyşin işkencesi yüzünden bazı Müslümanların, dinlerinden dönmek, dil ile inkâr etmek zorunda kaldıklarını gösterir.

Nahl Sûresi’in 106’ncı âyetindeki istisnânın, Ammâr ibn Yâsir hakkında olduğu, Kureyşin ağır işkencesi yüzünden diliyle inkâr etmek zorunda kalan Ammâr'ın, sonra ağlayarak Peygamber'e geldiği ve işkenceye dayanamayarak böyle yaptığını söylediği, Peygamber(s.a.v.)in de "Zararı yok, sana yine aynı şeyi yaparlarsa sen de onların dediğini söyle" buyurduğu anlatılmaktadır.

Fakat bazı zenginler, özellikle Hz. Ebûbekir, işkenceye uğrayan köle Müslümanları, sahiplerinden satın alarak işkenceden kurtarıyordu. Müslümanlara işkence olayı bütün Mekke devri boyunca sürmüş, bu yüzden kendilerini koruyamayan Müslümanlar, iki kez Habeşistan'a hicret etmişlerdi. "Kendilerine zulme­dildikten sonra Allah uğrunda göç edenleri, dünyâda güzelce yerleştireceğiz. (Onlara vereceğimiz) Âhiret mükâfâtı ise daha büyüktür. Keşke bilseler! Onlar ki sabrettiler ve Rablerine dayanmaktadırlar" (Nahl: 70/40-41) âyetleri, bu hicrete ve sebebine işâret etmektedir.

(devamı yarın..)

 

 

   Copyright @ Süleyman Ateş