KUR’ÂN’DA TABΑAT TASVÎRİ (45) PDF 
Cuma, 08 Eylül 2023 00:00

KUR’ÂN’DA TABΑAT TASVÎRİ (45)

(...dünden devam)

Nur: 102(24)/39-40. âyetlerde inkârcıların durumu iki misalle canlandırılmaktadır: Yaptıklarının iyi olduğunu, kendilerinin yaptıkları işlerle çok ödüllere, yüksek derecelere ereceklerini sananlar, dümdüz arazide uzaktan gördüğünü su sanan, susamış insana benzerler. Gördüğü serabı su zanneden, oraya gittikçe gördüğünün aynı mesa­fede uzaklaştığını ve su sandığı yerde hiçbir şey bulunmadığını anlar. İşte inkârcı da öyle, uzaktan, yaptığı işlerin Allah katında kendisine ödül kazandıracağını sanır ama öldükten sonra işlerinin yanına varınca orada yararlı hiçbir şey bulamaz, Allah’ı bulur. Çünkü Allah’ın huzuruna götürülmüştür. Yaptıklarından hesaba çekilir.

Yahut bu inkârcı, engin bir okyanus içinde dalgaların sardığı, üstünden karanlık bulutların kapladığı, birbiri üstüne yığılmış karanlıklar içinde kalan kimseye benzer. Öyle bir karanlık içindedir ki insan, kendisine yakın olan ve her işini onun yardımıyla gördüğü elini dahi göremez. Nereye, nasıl gideceğini bilemez. Kendisini şaşırtanların peşinde körü körüne sürüklenip gider.

İşte cehalet karanlıkları içinde bocalayan kâfirin korkunç durumu çarpıcı bir doğa olayı ile tasvîr edildikten sonra Allah’ın nûr vermediği kimsenin nûru olmayacağı bildiriliyor. Bu adam Allah’ın indirdiği Kur’ân nurundan yararlanmadıktan sonra artık nereden nur bulacak, nasıl doğru yola gelecektir?

“Bilin ki dünyâ hayâtı bir oyun, eğlence, süs, kendi aranızda övünme mal ve evlâd çoğaltma yarışıdır. (Bu) tıpkı bir yağmura benzer ki; bitirdiği ot, ekincilerin hoşuna gider, sonra kurur, onu sapsarı görürsün, sonra çerçöp olur. Âhirette ise çetin bir azâb; Allah'tan mağfiret ve rızâ vardır. Dünyâ hayâtı aldatıcı bir zevkten başka bir şey değildir." (Hadîd: 112(57)/20)

Bu âyette dünyâ hayatın geçiciliği, hârika bir tabîat tasvîri ile canlandırılıyor.Oyun, eğlence,süslenme,birbirine karşı övünme, çok mal ve evlât sahibi olma hevesleriylekendini gösteren dünya yaşamı, yerden çıkıp yükselen, sonra sararıp kırılan çöpe dönen bitkiye benzetilmektedir. Önce çiftçinin hoşuna giden ekin, sonunda nasıl sararır, kırılan çöp haline gelirse, insanın dünyâdaki ömrü de öyledir. Önce yetişip delikanlı olması, annesini babasını sevindirir, ekinin çiftçileri sevindirmesi gibi evlâdın yetişmesi de yetiştirenleri sevindirir.

 

Sonra bu genç insan yavaş yavaş solmağa, gücü azalmağa başlar ve sonunda hayatı çekilen beden, çöp gibi kuruyup düşer. Bedenin, kuruyup kırılan çöp haline gelen bitkiye benzetilmesinde, yaşlandıkça kalsiyum azalması sonucu, kemiklerin sertleşerek, kolay kırılır bir hale gelmesine işaret görülmektedir.

 

İşte eğlence, süslenme, mal ve evlât edinme hevesleriyle geçirilen dünyâ hayatı da böyle kısadır. Bundan insana bir yarar yoktur. Dünya tutkusu, insanın âhiret cezasına çarpılmasına neden olur. Fakat Allah tevbe edenleri, gönüllerini bu tutkunun etkisinden kurtarmağa çalışanları bağışlar. Asıl insana yararlı olan şey, şu dünyâ hevesleri değil, Allah’ın rızâsını kazanmaktır.

 

***

 

 

   Copyright @ Süleyman Ateş