KUR’ÂN’DA TABΑAT TASVÎRİ (33) PDF 
Pazar, 27 Ağustos 2023 00:00

KUR’ÂN’DA TABΑAT TASVÎRİ (33)

(...dünden devam)

İşte eski evren düşüncesi bu idi. Şimdi Kur’ân-ı Kerîm’de işaret edilen bu “yedi gök”ten maksat, bu teorideki yedi felek midir, yoksa bundan başka bir anlam mı kastedilmiştir? Bunu Allah bilir. Şayet Kur’ân’da o zaman inanıldığı gibi yedi felek telakkisine işaret ediliyorsa bu gayet doğaldır. Çünkü Kur’ân-ı Kerîm, insanların bildiklerini kendilerine anımsatarak onları ibret almaya, uyanmaya çağırma amacını taşımaktadır. Kur’ân’ın amacı astronomi kuralları açıklamak değildir. İnsanların dikkatlerini Allah’ın kudretine çekip onları, doğru yola iletmektir.

Fakat bilim alanında bu Batlamyus teorisinin yanlış olduğu anlaşıldıktan sonra İslâm bilginleri, bu yedi gökle belli bir sayının kastedilmediğini, bunun çokluktan kinâye olduğunu söylemişlerdir. Buna göre bu âyetler, evrendeki yedi gökten başka gök olmadığı anlamına gelmez. Burada yedi sayısı, hasr ifade etmez. Meselâ biri: “Benim yanımda iki at var” derse bu söz, onun yanında başka atlar olmamasını gerektirmez. Veya onun yanında bin at olmasına engel değildir. Bu görüş değişikliği, Arap devletinin çöküp Türk devletlerinin kurulmasıyla başlamıştır.

Bu bilgiyi veren Şeyh Tantâvî, Kur’ân’deki yedi gök deyiminin hasr belirtmediğini, çünkü eski felsefede iki felek daha ilâvesiyle dokuz felek olduğuna inanıldığını ve Kur’ân’ın ifadesinin yeni teoriye daha yakın olduğunu söylüyor. Maamâfîh bu teorilerin değişebileceğini, Kur’ân’ın bunların hepsinden üstün olduğunu anlatıyor. Ve yıldızların arasındaki mesafelerin uzaklığı, evrenin büyüklüğü hakkında fikir vermeğe çalışıyor (el-Cevâhir fî Tefsîri’l-Kur’ân: 10/46-51).

18-20. âyetlerde Allah’ın, gökten belli bir ölçü ve miktarda su indirip onu yerde oturttuğu, yani yerin altına geçirip depoladığı ve onu gidermeğe yani kurutmağa da kadir olduğu; o su sayesinde insanların birçok ürün devşirdikleri; hurma ve üzüm bahçeleri ve Tûr-i Sînâ’da biten, yiyenlerin yağına ekmeklerini bandıkları yağlı zeytin ağacı yetiştirdiği belirtilmektedir.

20. âyette Tûr-i Sînâ’nın, zeytin bölgesi olarak gösterilmesi, Mısır’a sefer yapan Arap tâcirlerinin geçtikleri bölgede bu ağaçlarla karşılaşmasından ötürüdür. Belki de zeytin, buradan güney batı Arabistan’a getirilmiştir. O zamanki Arapların gördükleri ülkeler içerisinde zeytin yetiştiren yer Tûr-i Sînâ yöresi olduğu için âyette burası, zeytin bölgesi olarak anılır.

(devamı yarın..)

 

 

 

   Copyright @ Süleyman Ateş