KUR’ÂN’DA TABΑAT TASVÎRİ (6) PDF 
Cumartesi, 29 Temmuz 2023 00:00

KUR’ÂN’DA TABΑAT TASVÎRİ (6)

(...dünden devam)

41’nci âyette, Allah’ın, insanların ve tüm canlıların üzerinde yaşadıkları şu Dünyâ'daki âyet ve nimetleri, sonra gökte gemiler gibi yüzen Güneş ve Ay gibi nimetleri hatırlatıldıktan sonra, bunlarla uyumlu ve göklerde yüzen nimetlere paralel olarak denizde yüzen ve yine Allah’ın insanlara bir lütuf ve nimeti olan gemilere dikkat çekiliyor. Gökte yüzen Güneş, Ay ve yıldızlar nasıl Allah'ın nimet ve kudretinin, ilim ve hikmetinin işaretleri ise, insanların kendileriyle beraber çeşitli yerlere götürdükleri çocuklarını taşıyan gemiler de Allah'ın nimet ve kudretinin belirtileridir.

42- "Ve kendilerine onun gibi binecekleri nice şeyler yaratmamızdır." âyeti de kastedilen geminin mecâz değil, gerçek gemi olduğunu kanıtlar. Allah denizde kendilerini taşıyan gemiler gibi karada da üzerine binip seyâhat edecekleri hayvanlar: develer, atlar, merkepler yaratmıştır. Âyette bir incelik var:

Denizde yürüyen gemileri Allah yaratmamış, insanlar yapmışlardır. İnsanların yaptıkları deniz araçları, Allah'ın suya verdiği özellikle yani kaldırma gücüyle denizde batmadan yürür. İşte suya kaldırma gücü vermesi, Allah'ın, insanlara nimetidir. Onun için dolu iken batmayan gemide taşınmaları, Allah'ın insanlara bir nimeti ve kudretinin işareti olarak gösteriliyor. Fakat "Gemileri biz yarattık" denilmiyor. Ama karada insanları taşıyan vasıtalar, Allah'ın yarattığı canlılar olduğu için onlar hakkında: "Ve kendilerine, onun gibi binecekleri nice şeyler yarattık" buyuruluyor. Tabii kasıt, Allah'ın yarattığı binek hayvanlarıdır. Kur'ân'ın indiği çağda hayvanlardan başka kara vasıtaları yoktu. Yüce Allah, onlara kendilerinden güçlü hayvanları insanların emrine vermesini, bir nimet olarak hatırlatmaktadır.

43-44: Allah istese bindikleri gemiyi batırıp insanları boğar. Bir sarîh'leri olmaz. Sarîh ağlama, feryâd demektir. Feryâdeden veya yardım eden anlamında da kullanılır. Yani Allah dilese gemilerini batırıp kendilerini boğar, hiç feryâdedemezler. Yâhut ne kadar bağırsalar, imdatlarına yetişen olmaz. Yâhut kendilerine feryâdeden, ağlayan olmaz. "Ve kurtarılmazlar da". Ne kendilerine yardım edilir, ne de kurtarılırlar. Meğer ki Allah acısın da onları kurtarıp bir süre yaşatsın.

"O size yeşil ağaçtan ateş yaptı da siz ondan yakıyorsunuz".(Yâsîn: 41(36)/80)

Yâsîn: 41(36)/80. âyette, Allah’ın, yeşil ağaçtan, ateş çıkardığı ve insanların ondan yararlanarak ateş yaktıkları anlatılmaktadır. Hicaz’da bulunan Marḫ ve ‘Afâr, ağaçlarından birer dal kesilip birbirine sürtülünce çakmak gibi ateş çıkar. Çölde yolculuk yapanlar, bu dalları birbirine sürtüp ateş yakarlar. Yeşile, doğasına ters olan bir özellik verip ondan ateş çıkaran Allah, kurumuş kemiğe de doğasına ters olan hayat verebilir. O’nun kudreti sonsuzdur. Gökleri ve yeri yaratan Allah, bunların benzerini yaratamaz mı? Allah için zorluk yoktur. “Ol!” demek istediği bir şey derhal oluverir. Her şey O’nun mülküdür, hükmü altındadır. Herkes O’na döndürülecek, yaptıklarından hesap verecektir.

(devamı yarın..)

 

 

   Copyright @ Süleyman Ateş