Allah’ı sevmekle huzur bulursun, O’ndan nefret etmekle değil
Mayıs - 2012

Allah’ı sevmekle huzur bulursun, O’ndan nefret etmekle değil

Profesör Dr. Ateş, ben 23 yaşında bir erkeğim. Her zaman zeki biri oldum. Yaratıcının varlığından bir an bile şüphe etmedim. Halen de etmiyorum. Ancak inancım çok zayıfladı. Dikkat edin, varlığına değil, kendisine ve merhametine olan inancım. Yaşadıklarım bir sınav mıdır bilemiyorum…

Benim bir kardeşim vardı. Ben 14 yaşındayken doğmuştu. Kendisini çok sevdim, onun için hayatımı verdim. Onunla beraber vakit geçirmek için, evden çıkmadım, para kazanmadım, üniversiteye gitmedim. Tüm hayatımın planını onun için yaptım. Ona sevgimden ötürü, gözlerine doğrudan bakamıyordum. Ve ona olan sevgimin gerçekliğini anlayınca (ki bu kendisi 6 aylıkken başlamıştı), sürekli sağlığı için dua ettim. Her gün ve her gece… Hayatımın anlamı olan kardeşim, o kadar iyi baktığım, bütün denizlerin, dağların gerçek manasını bana veren o varlık, 2 hafta önce öldü.

Ölüm sebebi, böbrek yetmezliği. Testlerden anlaşıldığına göre, genetik bir böbrek yetmezliği varmış. Yani vücut, böbrekleri bilerek iflas ettirmek üzere programlanan bir DNA yapısına sahipmiş…

Her neyse, kardeşim öldükten sonra, aileme rağmen onun ölü bedenini alıp kaçırdım. Gizli yerime gittim ve onun ölü bedeniyle günlerce yattım. Ceset kokmaya başlayınca korkudan geri getirmek zorunda kaldım. Fakat cesedinden, özellikle ağzından gelen koku, dünyanın en güzel kokularından daha güzeldi, benim için.

Takdir edersiniz, nasıl duygular yaşadığımı... Ben her zaman iyi bir insan oldum. Başkalarına kötülük etmedim. Hayvanlara göz kulak oldum. Karşı cins ile uğraşmadım. Hiç parasızken cebimdeki son parayı kendimden fakire verdim. Allah'a da ağlayarak secdelere kapanabilen biriyim. İçimde kötülükten eser yoktur. Fakat şu an, ne dünyevi hayat ile ilgili ayetler, ne hadisler, ne düşünürlerin sözleri, ne felsefe, ne sonsuzluk, ne hiçlik. Bunların hiçbiri, maalesef zerre kadar umurumda değil.

İntihar etmek istiyorum, ancak o kadar yıllar, dualarımı hiçe sayan bir Tanrı, beni bu durumda cehennem'e atmaktan başka bir şey yapar mı? Diye düşünmekten kendimi alamıyorum. Yoksa kalpten ağlayarak ettiğim dualarım, Tanrı'ya ulaşmadı mı? Ama her bilgiye sahip olan, daha doğrusu bilgiyi yaratan, kaderi yaratan Allah, niye bana böyle bir şey yaptı? Bunu açıklayabilir misiniz? Anlamıyorum. Hiçbir şey anlamıyorum. Ben nasıl yaşayacağım?...

Kardeşim hasta değildi. Sapasağlamdı. Ancak genetik bozukluk, gizliden gelip 2 günde meydana çıktı. Yıllardır yan yana uyuduğum, sağlına dualar ettiğim, Allah'a güvenmeme sebep veren o varlığın cesediyle yattım. Benim için her şey olan varlığı alınca, ben ne kazandım? Bana anlatır mısınız? Eğer bu konuda bir bilginiz varsa, beni aydınlatmak görevinizdir, bilesiniz. İyi günler dilerim.

Cevap: Değerli genç, size yazacak çok şeyim yok. Allah'tan nefret eder hale gelmeniz, sizden başka kimseye zarar vermez. En yakınını, en sevdiğini kaybeden sadece siz değilsiniz. Sabreden manen değer kazanır. İsyan eden ruhsal değerlerini ya tamamen yitirir veya aşağılara çeker. İntihar hiç çözüm değildir, tersine çözümsüzlüktür. Çünkü ölüm sadece bedene özgüdür. Ruh ölmez. İntihar eden, bedeninin ölümünden sonra ruhunu ıstıraplara, sıkıntılara sokar. Şimdi yaşadığı sıkıntıların, acıların kat kat fazlasını yaşar. Onun için sabret, Hakk'ın kaderine teslim ol. Belki o çocuğun ruhunun olgunlaşması için o kadarlık bir hayat lazımdı, gerekli olan hayatı yaşadıktan sonra Tanrı o ruhu geri aldı. Her ruhun dünyasal bedende belli bir kalış süresi vardır. Olgunlaşması için ne kadar süre gerekli ise o kadar. Ne bir an fazla, ne de eksik yaşar. Olayların iç yüzünü bilmeyen bizler için bazı şeyler anlamsız, haksız, adaletsiz gelir ama Yaratan açısından her şey tam yerli yerince ve dengelidir.

Siz, içinizdeki sevgi cevherini yanlış hedefe kanalize etmişsiniz. Her yaratığın ölmesi mukadderdir. Ama er, ama geç. Zamansızlık içinde düşünürseniz beş yıl ile beş milyar yıl birdir. Zamanlıyı sevince, sevginiz bir gün hedefini yitirir. O sevgi cevherini, iksîrini bütün güzelliklerin kaynağı olan, Ölmeyen, hep Diri olan Allah’a yöneltirseniz ebedi huzura ve mutluluğa erersiniz. Nasıl ki yıllarca “Leyla!” diye yanıp yakılırken hep ıstırap çeken Mecnun da bu mecaz sevgi sonucunda Gerçek Sevgiliye ulaşıp “Mevlâ!” deyince ebedî huzura ermiştir. Akıllı olan ölenleri değil, ölmeyen Diri’yi sever.

Son olarak size sabretmeyi tavsiye ederim. Sabreden muradına erer. Sabır acıları tatlılaştırır.

 

 

   Copyright @ Süleyman Ateş