CEVABIN DÖNÜŞÜ: HAYAT KURTARACAK BİR SORU-AİLE VE EVLİLİK (3)
Perşembe, 20 Mart 2014 00:00

CEVABIN DÖNÜŞÜ: HAYAT KURTARACAK BİR SORU-AİLE VE EVLİLİK (3)

(...dünden devam)

Hocam çok müteşekkiriz cevabınız için. Aslında ben yapılması gerekeni söyledim onlara lakin bizden büyük insanlar oldukları için sözümüze itibar edilmiyor. Sürekli söyledikleri bir laf var, "karşı tarafın hakkı geçer, Allah'ın tokadını yersiniz, böyle bir sorumluluğun altına giremeyiz” diyorlar. Sizin görüşünüzü önemsiyorlar, söylediğimde etkisi oluyor. Böyle bir şey olabilir mi? Allah bize bir tokat atar mı? Sevgi ve saygılarımla..

Cevap: Ben gaybı bilmem. Hak yiyenler er geç cezasını çekerler. Ama bu evlilik meselesi, başka şeye benzemez. Kız eğer o adamla gönülden evlenmek istemiyorsa istemez. Zorla evlilik olmaz. Evlilik gönül rızasıyla olur. Kız bu hususu nişanlısına veya sözlüsüne anlatsın. Gönlünün başkasında olduğunu söylesin. Bakalım adam bunu kabul edecek mi?

Doğrusu ben bu meselenin olur yönünü anlattım. Esasen İslâm'da birisinin istediği kız istenmez ama siz daha önce bu kızı istemiş miydiniz? Onu bilemem. Siz hiç istememiş idiyseniz, o adam da kızın gönlünü bilmeden samimiyetle kızı istemiş ve kız ile nişanlanmış ise artık o zaman sizin araya girmeniz doğru olmazdı. O kız sizi seviyormuş, sizsiz olamazmış, bunlar da aslında doyurucu şeyler değil. Madem sizsiz olamazmış da niçin başkasıyla nişanlanmış? Sonra da onu bırakıp sizsiz olamayacağını söylüyor? Bu kadın milletine pek de güven olmaz. Kendiniz düşünüp karar veriniz. Ayrıca İslâm’da bir hul’ olayı vardır. Onun hükmünü de burada anlatayım:

Bakara Suresinin 229. Âyetinde boşamanın ancak iki kez olacağı, ondan sonra ya kadını güzelce tutmak veya serbest bırakmak gerektiği; kadınlara verilen şeyleri geri almanın helâl olmadığı; ancak Allah'ın gösterdiği sınırları çiğneyeceklerinden korkan karı koca arasında evliliğin sona ermesi için kadının fidye verebileceği belirtilmekte; Allah'ın sınırlarının çiğnenmemesi emredilmekte; Allah'ın sınırlarını çiğneyenlerin zâlim oldukları vurgulanmaktadır.

Âyetin: "Yalnız karı kocanın, Allah'ın sınırlarında duramayacaklarından korkarsanız, o zaman kadının, (ayrılmak için) verdiği fidyede ikisine de bir günah yoktur" cümlesinin belirttiği gibi, kadın, kocasıyla Allah’ın emrettiği tarzda geçinemeyeceğini anlar ve ondan kurtulmak ister, kocası da boşamak için kendisinden mal talebederse kadın, aldığı mehri veya fazladan mal ve para vererek kocasından ayrılabilir. İşte kadının, ayrılmak için kocasına mehrini veya fazladan mal vermesine İslâm Hukukunda hul‘ denilir.

Âyetin açıkladığı üzere hul‘, ancak eşlerin, Allah'ın emrettiği biçimde güzel geçinemeyeceklerini iyice anladıkları zaman yapılabilir. Allah'ın belirttiği sınırlara uymamak: geçimsizlik, itâatsizlik, dövme, hakaret, ihmal, hastalık, bunaklık, çirkinlik gibi hallerden ileri gelir. Mecbur kalmadan böyle bir yola başvurmak günahtır.

Zemahşerî: "Erkek ve kadının, Allah'ın sınırlarında duramayacaklarından korkarsanız..." hitâbının, devlet adamlarına ve yargıçlara yönelik olduğunu söyler. Elbette eşlerin kendi aralarında çözemedikleri sorunları yargıcın çözmesi gerekir.

Şimdi olayımızda kadın, henüz nikâhlanmış değildir, sadece sözlenmiş, nişanlanmıştır ama daha sonra bu evliliği sürdüremeyeceğini, evlendiği takdirde yine eski sevgilisini düşüneceğini, bu evliliğin rol gereği olduğunu anlamıştır. Zaten böyle bir evlilik geçerli değildir. En iyisi karşı tarafın masrafını fazlasıyla karşılayıp nişanı çözmek ve ara vermeden iki sevgilinin evlenmesidir. Allah yardımcınız olsun.

 

***