ORUÇ AYINI SABİTLEME İCTİHADI (!)
Pazar, 09 Mart 2014 00:00

ORUÇ AYINI SABİTLEME İCTİHADI (!)

Sayın hocam, merak ettiğim bir konuda bilginize ihtiyacım var, aydınlatırsanız sevinirim.. Araştırmalarıma göre orucun insanlara farz olarak inmesi 624 yılının Şubat ayına geliyor ve aynı senenin Mart ayından itibaren oruç tutulmaya başlanıyor.

Ancak biz, tamamen insanlar tarafından icat edilmiş takvimleme sistemlerine göre her sene 10 gün geriye gelerek oruç tutuyoruz.

Rabbimiz tarafından nispeten daha serin ve daha kısa günlerin yaşandığı Mart ayında farz edilen orucu bizler neden insan icadı takvimleme sistemleri sebebiyle başka başka tarihlerde tutuyoruz?

Orucun ilk indiği tarihte olduğu gibi her sene Mart ayında tutulmamasının ne gibi bir mantıklı açıklaması vardır?

Madem her sene 10 gün geriye geliniyor, eskiden yine farklı tarihlerde kutlanan Peygamberimiz Hz. Muhammed'in doğum gününü neden artık 20 Nisan'da kutluyoruz?

Bu konu ile ilgili cevabınızı bekliyorum. Teşekkür ederim..

Cevap: Sizin bu araştırmanızın ciddi bir yanı yoktur dostum. Zira orucu emreden âyetin bulunduğu sure ikinci hicret yılında inmeğe başlamıştır ama tamamlanması epey zaman almıştır. Bu âyet inmeden önce de Araplarda ve Yarımada'da yaşayan Yahudi ve Hıristiyanlarda oruç vardı ve onlar da ay takvimini kullanırlardı. Dini günler ve aylar da bu yüzden mevsimleri dolaşırdı. Hz. Peygamber, peygamberliğinden önce de özellikle Ramazan aylarında Hira mağarasında uzlete çekilir, Rabbini tefekkür ve zikrederdi. Hz. Peygamber, oruç âyeti indikten sonra da daha önce olduğu gibi ay takvimine göre oruç tutmuş ve sadece bir yıl değil, hayatı boyunca tutmuştur. Ay takvimi de mevsimleri dolaşır. Peygamberimiz de çeşitli mevsimlerde oruç tutmuştur. Siz öyle kendi kendinize birtakım çıkarımlarla ictihada kalkmayın, zira sizin ictihadınıza kimse uymaz hatta kendinizin de uyacağını sanmıyorum. Bu mübarek ayın böyle dolaşması, bütün mevsimleri şereflendirmesi yanında insanlara çeşitli mevsimlerde oruç tutma zevkini de vermektedir. Kışın Ramazanın başka bir zevki, yazın başka bir zevki vardır.

Peygamber’in doğum gününü kutlama ise dini bir emir değildir, hatta bid’attir. Hz. Peygamber kendi doğum gününü kutlamamıştır. Ayrıca Peygamber’in doğum günü kesin biçimde belli de değildir, yapılan hesaplamalar tahminden ibarettir.

Kaldı ki Peygamber’in doğum gününü 21 Nisan’da kutlama olayı, bizim Diyanet İşleri Başkanlığının ortaya çıkardığı bir uygulamadır. Ama geleneksel kutlama ay takvimine göre yapılır ve zaten ülkemizde de ay takvimine göre Mevlid yine yapılmaktadır. Böylece bizim ülkemizde iki kez doğum kutlaması olmaktadır. Geleneksel bid’ate bir de 30 yıldan beri ortaya çıkarılan bir bid’at eklenmiştir. Fakat tüm İslâm dünyasında sadece ay takvimine göre yani geleneksel kutlama yapılmaktadır.