ORUÇ KEFARETİ *** KİMLERİN FİDYE VERMESİ GEREKİR?
Cumartesi, 08 Mart 2014 00:00

ORUÇ KEFARETİ

Öncelikle iyi günler. Benim size 2 tane sorum olacaktı.

Ben 16 yaşındayım ve tatilde işe girdim, bugün oruç tutmaya niyetlendim ama hava çok sıcaktı işte dayanabildiğim kadar dayandım ama eve gelince iftara daha 4 saat kaldığını gördüm ve orucumu bozdum. Şimdi bunun 61 gün kefareti var mıdır? Çünkü birçok hoca 61 gün tutulması gerekir diyorlar. Bazıları öyle bir şey yoktur, derken bazıları kesinlikle tutulması gerekir diyor hocam. Bunun gerçeği nedir?

Bir de ben 1-2 ay önce yeminimi bozmuştum; düzenli bir gelirim yok ama elimde biraz param var. Benim ortalama olarak ne kadar keffaret ödemem gerekli? Cevaplarınız için şimdiden teşekkürler.

Cevap: 61 gün kefaret meselesi uydurmadır, Kur’ân’ın prensiplerine aykırıdır. Siz her ne suretle olursa olsun, bozduğunuz orucun yerine bir gün oruç tutacaksınız ama Ramazanın içinde değil, Ramazandan sonra tutacaksınız.

Yemini bozmanın kefareti ya 10 fakiri sabahlı akşamlı doyurmak yahut giydirmek veya bunları yapamayan kimsenin üç gün oruç tutmasıdır. Siz isterseniz yemininize kefaret olarak kısa günlerde üç gün oruç tutarsınız. Yahut 10 kişilik fidye verirsiniz. 10 kişilik fidyenin para karşılığı yaklaşık yüz liradır.

 


 

KİMLERİN FİDYE VERMESİ GEREKİR?

Sayın Süleyman Hocam, oruç tutamayan, kronik hastalığı olan kişilerin ve yaşlıların tutamadıkları her gün için fidye vermeleri konusu ile ilgili okuduğum farklı yorumlar kafamı karıştırdı. Oruç tutanların vereceği fitre /fidye cümlesinin Arapçada la ekinin eklenmesi ile oruç tutamayanların vereceği fidye şeklinde olumsuza çevrilmiş olduğu yazılıyor. Yani orucu tutamayanların fidye vererek borcunu ödeyecekleri yorumu yanlış mıdır? Sizin bu çeviri ile ilgili yorumunuz nedir? Çok teşekkür eder, saygılarımı sunarım.

Cevap: Âyette “va alallezîne yutîkunehu: oruç tutmaya dayananlar” ifadesi geçer. Ancak itāka kelimesi, bir şeyi yapmak için bütün takatini, gücünü harcamak, yani bir şeyi güçlükle yapmak anlamını verir. Âyette oruç tutmakta zorlananların, güçlükle oruç tutanların oruç yerine fidye verebilecekleri belirtiliyor. Yutîkunehu kelimesinin başına, olumsuz edatı olan lâ getirerek mana vermek, âyeti çarpıtmaktır. Eğer öyle olsaydı, Kur'ân'ı vahyeden, lâ yutîkunehu şeklinde vahyederdi. O, bu kelimenin manasını bilmiyor mu ki öyle değil de böyle vahyetmiş? Siz bakmayın bu din uzmanlarına, bunlar çoğu kez kendi kafalarından din uydururlar ve Kur'ân'ı da, önyargılarına uyacak biçimde çarpıtmaktan çekinmezler. Hâsılı oruç tutmakta güçlük çekenler, oruç yerine fidye verebilirler. Ama zaten oruç tutamayacak kadar yaşlı, iyileşmeyecek derecede hasta olanlara oruç farz değildir. Onların fidye vermeleri de gerekmez. Zira: “Allah, hiç kimseye gücünün üstünde bir şey emretmez” (Bakara 256) Fidye, yükümlülükten doğar. Yükümlülük olmayınca fidye de olmaz.