BİR TEFSİR SORUSU (2)
Cuma, 24 Ocak 2014 00:00

BİR TEFSİR SORUSU (2)

(...dünden devam)

Medine döneminin sonlarında inen:

“Ey inananlar akitleri yerine getirin. Size (haram oldukları) okunacak olanların dışında kalan hayvanlar sizin için helâl kılınmıştır. Yalnız ihrâmda iken avı helâl saymamanız şartıyla. Allah, istediği hükmü verir....3- Leş, kan, domuz eti, Allah'tan başkası adına boğazlananlar ve boğulmuş, (tahta veya taşla) vurul(arak öldürül)müş, yukarıdan düşmüş, boynuzlanmış ve canavar parçalayarak ölmüş olan havyanlar –henüz canları çıkmadan kestikleriniz hariç– dikili taşlar (putlar) üzerinde boğazlanan hayvanlar ve fal oklarıyla kısmet (şans) aramanız size haram kılındı. Bunlar fısktır (insanı yoldan çıkaran kötü şeylerdir). Bugün artık inkâr edenler, sizin dininiz(i yok etmek)den umudu kesmişlerdir. Onlardan korkmayın, benden korkun! Bugün sizin için dininizi olgunlaştırdım, size nimetimi tamamladım ve size din olarak İslam'a razı oldum. Kim açlıktan daralır, günaha istekle yönelmeden bunlardan yemek zorunda kalırsa ona günah yoktur. Çünkü Allah bağışlayan, esir­geyendir. 4- Sana, kendilerine neyin helâl kılındığını soruyorlar. De ki: "Size iyi ve temiz şeyler helâl kılındı. Allah'ın size öğrettiğinden öğreterek yetiştirdiğiniz avcı hayvanların, sizin için tuttuklarını yiyin ve üzerine Allah'ın adını anın, Allah'tan korkun. Çünkü Allah, hesabı çabuk görendir. 5- Bugün size iyi ve temiz şeyler helâl kılındı. Kendilerine Kitab verilenlerin yemeği, size helâl, sizin yemeğiniz de onlara helâldir. İnanan, namuslu, hür kadınlar ve sizden önce kendilerine Kitab veri­lenlerden namuslu hür kadınlar –zina etmeksizin, gizli dost tutmaksızın, namuslu bir biçimde mehirlerini verdiğiniz tak­dirde– size helâldir. Kim inanmayı kabul etmezse, onun ameli boşa çıkmıştır ve o, âhirette kaybedenlerdendir.” (Mâide: 110/1, 3-5) âyetlerinde de önce, haram olduğu okunacak olanların dışındaki bütün güzel ve temiz şeylerin helâl olduğu belirtilmekte, 3’ncü âyette de daha önce de haram olduğu belirtilen dört et çeşidi ve bazı şirk eylemleri açıklanmakta, 4-5’nci âyetlerde de bunların dışındaki bütün güzel ve temiz şeylerin helâl kılındığı vurgulan­maktadır. 3’ncü âyette haram kılınan etler, daha önce haram kılın­mış olanların açıklanmasından ibarettir: Çünkü boğulan, düşe­rek, sopa gibi bir şeyle vurularak, toslanarak veya canavar tarafından parçalanarak ölen hayvanlar hep meyte (leş) çeşitlidir. Dikili taşlar üzerine boğazlananlar da Allah'tan başkasının adı anılarak kesilen murdar hayvanlardır. Eğer bunların dışında haram olan bir şey olsaydı, mutlaka daha sonra inmiş olan âyetlerde buna işâret edilirdi. Demek ki şerî‘at, başında da, sonunda da yalnız bu dört tür etin haram olduğunda ısrar etmiş, bunun dışında bir şeyi haram kılmamış; ayrıca:

“Ey inananlar, Allah'ın size helâl kıldığı güzel ve temiz şeyleri haram etmeyin, sınırı aşmayın. Çünkü Allah, sınırı aşanları sevmez.” (Mâide: 110/87-88) âyetleriyle de inananlara, güzel şey­leri kendilerine haram ederek haddi aşmamalarını, Allah'ın, haddi aşanları sevmediğini; Allah'ın verdiği güzel ve temiz rızkları ye­melerini ve inandıkları Allah'tan sakınmalarını buyurmuştur.

Kısaca: açıklamaya çalıştığımız En’âm Suresinin 118-119’ncu âyetleri mü'minlere, üzerine Allah'ın adının anıldığı şeyleri yemelerini emrediyor. Buradaki emir, mübâh bildirir. Mutlaka yeyin, anlamında değil, yiyebilirsiniz, anlamındadır. Zorunlu haller dışında Müslümanların yemesi haram olan yiyeceklerin açıklan­dığını, fakat insanların çoğunun, bir bilgiye, kesin kanıta dayan­madan, keyiflerine göre Allah'ın helâlini haram, harâmını da helâl sayarak yoldan saptıklarını, Allah'ın sınırı aşanları yani helâlini haram, harâmını helâl sayanları gayet iyi bildiğini haber ver­mektedir.

119. âyette Allah’ın açıkladığı haram yiyecekler dıyında kalan yiyeceklerin helâl olduğu buyurulmaktadır. Şimdiye kadar gelen âyetlerde Arapların kendi kendilerine koydukları yasakların, Allah tarafından konulmadığı, Allah’ın yasaklarının Kur’ân’da açıkça belirtildiği bildirilmektedir. Arapların geleneksel birçok yasakları Kur’ân’da bulunmadığına, Kur’ân’ın yasaklamadığı şeyler de mübah olduğuna göre et ürünleri üzerindeki geleneksel yasakların da gerçekte yasak olmadığı vurgulanmaktadır. Nitekim En’âm Suresinin 136-140. Âyetlerinde geleneksel Arap yasaklarının tutarsızlığı belirtilmekte; 143-146. Âyetlerinde de et çeşitleri üzerine getirilmiş olan kısıtlamalar kaldırılmaktadır. 118-119. Âyetlerin et üzerindeki yasakları kaldıran âyetlerden sonra inmiş olması da muhtemeldir. Böyle olmasa da aynı surenin devamında haram olanların açıklanmış olduğuna dikkat çekil­mektedir. Bu âyetin açıklamasında herhangi bir sorun görmüyoruz.

***