KUR'ÂN ÖNCESİ ARAP TOPLUMUNDA DİNİ DÜŞÜNCE VE İBADET (4)
Pazartesi, 13 Ocak 2014 00:00

KUR'ÂN ÖNCESİ ARAP TOPLUMUNDA DİNİ DÜŞÜNCE VE İBADET (4)

(...dünden devam)

Hamdi Yazır: “Fakat veyl o Musâllîlere, daha doğrusu o namaz kılıyor görünen mü’min görünenlere ki onlar namazlarından sehvetmiş­lerdir, yanılmış­lardır” (Hak Dini Kur’ân Dili: 8/6168) sözüyle bizzat kendisi büyük bir yanılgıya düşü­yor. Çünkü âyetler mü’­minler veya mü’min görünen münâfıklar hakkın­da değil, Mekke müşrikleri hakkındadır. Mekke’de samîmî olmayan mü’­min yoktu. Nifâk, yarar sağlamak için kuvvetlilere karşı yapılan ikiyüz­lülük, yaltaklanma hareketidir. Mekke’de Hz. Peygamber ve taraftarları, kuv­vetli durumda değillerdi ki onlara yaltakla­nanlar olsun. Olsa olsa karşı tarafa yani kâfirlere karşı yaltaklananlar olurdu ki böyleleri zaten mü’min veya münâfık değil, doğrudan doğruya kâfir ve müşrik idi. Nifâk hareketi, Medîne’de ortaya çıkmıştır. Çünkü orada müslümanlar iktidarda idiler. Bazı kimseler toplumdaki çıkarlarını korumak için inanma­dıkları halde inanır görünmüşlerdir. Cumhûrun söylediği üzere sûrenin tamamı Mek­ke’de indiğine göre bu âyetler münâfıklar hakkında değil, müşrikler hak­kındadır. Onların namazı önemsemediklerini, ihmal ettiklerini, yahut kılar­ken gönül huzuru ile değil, gaflet ile, gösteriş için kıldıklarını, zekât da verme­diklerini, yoksullara yardım etmediklerini anlatmaktadır ki Hayra engel olan (yani mal vermeyen, yardım etmeyen) saldırgan, günâhkâr” (Kalem: 2/12) âyeti gibi müşrik karakterini çizmektedir.

Namazdan önce abdest alma emri, inişi hayli sonra olan Mâide Sure­sinde bulunmakla beraber abdest almak, Mekke dev­rinden beri na­mazın temel­lerinden biri olmuştur. İmam Ahmed ibn Hanbel'in Müsne­dindeki bir hadîse göre Cebrâîl Aleyhisselâm, Hz. Peygamber(s.a.v.)e ilk vahyi getirdiği zaman ona abdest almayı ve namaz kılmayı da öğret­miştir (Müsned: 4/161). Mekke devrinde de namaz kılmak için abdest alındığı muhak­kaktır. Ancak o zamanlar bu uygulama, gele­neğe ve Hz. Peygamber'in ictihadına dayalı idi. Sonra inen âyet ile farz kılınmış ve ayrıntı ile anlatılmıştır.

Esasen namaz, Arapların, eskiden beri uygulayageldikleri bir ibadet idi. Ancak Peygamber(s.a.v.)e, namazın içindeki şirk elemanla­rının atılması ve ibâdetin sadece Allah'a yöneltilmesi öğretilmiştir. Aynı şey, gusül için de söy­lenebilir. Ebû Dâvûd ve Tirmizî'nin Übeyy ibn Ka'b'dan rivâyet ettikleri hadîse göre İslâmın başında Hz. Peygamber (s.a.v.), orgazm durumunda yıkanmayı tavsiye etmiş, daha sonra da bunu emretmiştir (Ebû Dâvûd, Tahâret: bâb fî'l-iğtisâl.).

Reşid Rızâ'nın kaydettiği bir rivâyetten, cünüplükten yıkan­ma­nın da Arap geleneklerinden olduğu anlaşılmaktadır: "Müşrikler, Bedir'de bozguna uğrayıp geri kalanlar, perişan durumda Mekke'ye döndükleri zaman Ebûsüfyân: Muhammed'le savaşıncaya dek cü­nüplükten ötürü başına su dökmeyeceğini (yani karısıyla ilişki kur­mayacağını, dolayısıyla cünüplükten ötürü yıkan­ma­yacağını) ada­mıştır." (Tefsîru'l-Kur'âni'l-hakîm: 4/95)

Bu rivayetler, cünüplükten yıkanmanın (guslün), Mekke devrin­de, hattâ İslâm'dan önce var olduğunu, Peygamber tarafından da emredil­diğini gösterir. Zaten toplumda bilinen ve uygulanan bu temizlik gele­neği, Kur'ân âyetleriyle de farz haline getirilmiştir. İslâm, Arapların tev­hîde aykırı olmayan güzel gele­neklerini kabul etmiş, tevhîde aykırı olanlarını da yasaklamış veya değiştir­miştir.

 

(devamı yarın..)