ALTIN HESABI AÇTIRMAK ALTIN ALMAK VE SATMAK CAİZ Mİ? (1)
Pazartesi, 25 Kasım 2013 00:00

ALTIN HESABI AÇTIRMAK ALTIN ALMAK VE SATMAK CAİZ Mİ? (1)

Selâmünaleyküm hocam, kusura bakmayın rahatsız ediyoruz. Size birkaç sorum olacak. Önce sanal olmayan şirketlerin hisse senetlerini alıp satmak caiz mi? İkinci olarak bankadan (vakıf bank) altın hesabı açtırmak, altın alıp satmak caiz mi? Bu sorularımı cevaplarsanız çok memnun olurum. Şimdiden teşekkürler Allah (cc.) razı olsun.

Cevap: Altın alıp satmak şimdinin işi değil, Peygamber zamanından beri uygulanan bir şeydir. Ticaret zaten alım satımdan ibarettir. Peşin olmak kaydıyla altını yine altınla değiştirmek caiz olduğu gibi para ile değiştirmek yani satmak ve almak da caizdir. Altını veya hadiste belirtilen altı maddeyi veresiye olarak fazlasıyla değiştirmek riba olmaktadır. Bugün faiz denilen riba, altı şeyin birbiriyle veresiyle olarak değiştirilmesinden doğan fazlalıktır. Aslında Kur'ân'ın yasakladığı riba, Avrupa'da uygulanan %3, %3,5 gibi düşük faizlerden ziyade, ödünç alanı perişan duruma sokan tefeciliktir. Çünkü Kur'ân, ribayı kat kat olarak yemeyi yasaklamaktadır ki bunun adı tefeciliktir. Altun, gümüş, buğday, arpa, hurma, tuz. Şimdi bu soruyu "Yüce Kur'ân'ın Çağdaş Tefsiri adlı eserimden yapacağım alıntı ile cevaplamak istiyorum:

Bakara: 281. âyette inananlara, Allah’ın huzurunda hesap verecekleri günden sakınmaları emrediliyor. Bundan, ribâ’nın, dünyada Allah Elçisi’ne karşı koymak ve dolayısıyla yasaların koyduğu cezâya çarptırılmanın yanında Allah katındaki hesabının da çetin olduğu anlaşılır.

Dilde artmak anlamına gelen ribâ, dinde, bir mu‘âvaza (karşılıklı değiştirme) akdinde ivazsız (karşılıksız) kalan herhangi bir fazladır Mu‘âvaza akdinin esası, mal ile malı, terazi ve ölçü ile değiştirmek demek olan bey‘(satış)dır. Satış bazen kazanç anlamına gelir. Fakat kazanç, ancak iki akdin ürünü olduğundan ivazsız (karşılıksız) olmaz. Onbin liraya alınan bir şey, onbirbin liraya satıldığı zaman bin lira kâr edilir. Bu kâr, alış ve satışın karşılaştırılmasından oluşur. Hâlbuki ribâ, yalnız bir akdin ürünüdür. Bir akidde cins ve miktarı aynı olan iki mal, birbiriyle değiştirildiği zaman bir tarafın alacağı karşılıksız fazla, ribâdır.

1) Ribâ, nesî’e ribâsı ve fadl ribâsı olmak üzere iki kısma ayrılır. Nesîe ribası, bir şeyi kendi cinsinden bir mal ile veresiye olarak değiştirmekten doğan fazlalıktır. Meselâ kışın birine bir ölçek buğday verip yazın onun yerine iki ölçek buğday almak nesî’e ribâsıdır. Buradaki fazlalık, bedelin veresiye olmasından doğmuştur. Bu fazlalığı veren kimse, tamamen karşılıksız vermiş olur.

2) Fadl ribâsı: Aynı cins ve miktardaki malların peşin olarak birbiriyle değiştirilmesinden alınan fazlalıktır. Bu uygulama pek mantıklı olmadığı için asıl haram olan riba nesîe ribasıdır.

Nesî’e ribâsı denen faizle borç verme, Allah’ın Kitâbı, Peygamber’in sünneti ve Müslümanların icmâ’ı ile kesin olarak harâmdır. Bundan vazgeçmeyenler, Bakara 279. âyetin açıkladığı üzere bizzat Allah ve Elçisi’yle savaşa girmiş olurlar; yani dünyâ ve âhirette cezâlandırılırlar. Bunların sonucu hüsrandır.

(devamı yarın..)