HARAM ET, ŞİRK, ZEKÂT
Pazar, 03 Kasım 2013 00:00

HARAM ET, ŞİRK, ZEKÂT

Sayın Hocam, daha önce iki soru göndermiştim, Ancak daha önceki yazılarınızda cevapladığınız gerekçesiyle biraz da hiddetle cevaplandırmadınız. Oysa bu sorularımın cevaplarını değişik yayınlardan ve din âlimlerinden duydum veya okudum, fakat hiç birbirini tutmuyor. Sizin yorumlarınızı sürekli takip ederim ancak o sorularıma denk gelmemişim. Cevaplandırırsanız teşekkür ederim, değilse saygı duyarım.

1. sorum: Haram yiyeceklerin Kur’ân’da belirtilmesine rağmen neden bazı hayvanların etleri haram denilmekte?

2. sorum: Hac'da insanların Kâbe’ye el yüz sürmesi şirk midir?

3. sorum: Zekâtta kırkta bir uygulaması Kur’ân'ın emri mi, yoksa Peygamberimizin uygulaması mı?

Cevap: 1) Bu konuda "Haram Olan Eylemler" kitabımda ayrıntılı olarak bilgi vermiştim. Kur'ân'a göre haram olan et çeşidi sadece dörttür: Leş, domuz eti, Allah'tan başka bir tanrı adı anılarak kesilen hayvan eti ve akıtılmış kan. İşte haram et çeşitleri bunlardır. Bunun dışında kalan etler, Kur’ân'ca yasaklanmamıştır. Ama haram olmamasına karşın kültürden kaynaklanan şartlanmalar vardır ki bunlar dinsel bir haram değil, kültürce haram kabul edilen şeylerdir. Kedi, köpek, eşek, fare ve benzeri hayvanların etleri Kur'ân'ca haram sayılmamıştır. Çünkü Kur'ân'da: "De ki: Bana vahyolunanda, (bu harâm dediklerinizi) yiyen kimse için harâm edilmiş bir şey bulamıyorum. Ancak leş yahut akıtılmış kan yahut domuz eti -ki pistir- ya da Allah’tan başkası adına boğazlanmış bir fısk (murdar olmuş hayvan) olursa başka (bunlar harâmdır). Ama kim çaresiz kalırsa, (başkasının hakkına) saldırmamak ve (zorunluluk) sınırı(nı) aşmamak üzere (bunlardan yiyebilir). Çünkü Rabbin bağışlayandır, esirgeyendir." (En'âm: 145)

Kur'ân'da bu sayılanların dışında haram olmadığı vurgulandığına göre bazı hadis rivayetlerinde haram olduğu belirtilen hayvan etleri, aslında Peygamber sözü değil, kültürün hadisleştirdiği rivayetlerdir.

2) Hac esnasında Kâbe'ye saygı gösterilmesi, Allah'ın ilk mabedi olmasından ötürüdür. İlk Tevhîd evi olduğu için ona gösterilen saygı Allah'a saygıdır. Ama sünnet olan Ka'be örtüsüne öpmek veya ona yüz sürmek değil, çevresini dolanmak(tavaf etmek)tir. Hacer'i selâmlamak da sünnettir. Ama Hacer'e taparcasına öpmek dinin ruhuna uymaz. Hz. Ömer Hacer'i selâmlarken: "Ben senin bir taş olduğunu biliyorum ama Peygamber seni selâmladığı için ben de selâmlıyorum" demiştir.

3) Zekât konusunda Kur'ân "Belirli bir hak" diyor ama bu belirli hak bilindiği için ayrıntı vermiyor, miktar belirtmiyor. Zekât miktarları İslam'dan önceki devirlerden itibaren bilinir ve bazı kimselerce uygulanırdı. Peygamberimiz bu miktarı parada kırkta bir olarak uygulamıştır. Hayvanlarda ve ticaret mallarında miktar değişir. Ayrıntı İlmihal kitaplarında vardır. Hz. Ömer zamanında yeni bir ayarlama yapılmıştır. Ama daha sonra bu miktara dokunulmamıştır. Çünkü zekât, aslında dini bir vergiydi. Zamanla devletler çok zenginleştiği ve halkın da iktidarlara güveni azaldığı için zekât, devlet eliyle toplanan bir vergi olmaktan çıkmış, bireylerin kendi inisiyatifine bırakılmıştır.