ALLAH’IN BİLGİSİ ÜZERİNE UKALACA BİR SORU
Cuma, 16 Ağustos 2013 00:00

ALLAH’IN BİLGİSİ ÜZERİNE UKALACA BİR SORU

Âli İmran 142. âyet mealiniz için teşekkürler

Değerli Hocam: İyilik güzellik esenlik dileklerimi ve saygılarımı iletirim; İnternet sitenizdeki köşe yazılarınızı ve "Tarım Türk" TV'deki Programınızı izliyorum. Verdiğiniz bilgiler için teşekkür ederim.

31 Aralık 2012 Pazartesi günü 'Ali İmran' Suresinin 142. âyetinin türkçe mealine ilişkin olarak sorulan bir soruya verdiğiniz cevap yazınızda, Sebe' Suresinin 3. âyeti ile Yunus Suresinin 61. âyetini hatırlatarak, "Allah'ın, geçmiş ve gelecek her şeyi bildiğini" ifade etmektesiniz. Allah'ın bilgisi dışında kalan hiçbir şey olmadığı konusunda hiç bir şüphem yoktur.

Kur’ân âyetlerinden anlayabildiğim kadarıyla, Allah her şeyi bilmektedir, fakat İnsan'a özgür irade lütfettiği için, insanları bir şeylerle deneyerek, nasıl davranacaklarını da bilmek istemektedir, kanaatindeyim.

İnsan, kendi özgür iradesiyle öncelik verdiği şeylerden ve sonraya bıraktığı şeylerden dolayı, öteki dönemde rabbine elbette hesap verecektir. Bildiğiniz gibi; 67*2 ... li yeblü-e küm eyyüküm ahsenü Amelé

(iyi iş yapanları ayıklayabilmek için) buyurulmaktadır. Yunus suresi 14'üncü âyetinde: “nasıl davranacağınıza bakmak için” buyurulmaktadır.

Cudi Kitapçıoğlu, çeşitli âyetlerin lafızlarına takılarak Allah’ın, insanın henüz yapmadığı işi bilmediğini, ancak eylemi yaptıktan sonra bildiğini ileri sürmektedir.

Cevap: Madem siz, Allah'ın bazı şeyleri bilmediğini söylemek istiyorsunuz. Yani hâşâ Allah, bazı şeyleri sonradan öğrenmekte, bilgisine zamanla bilgiler eklenmektedir. Hiçbir İslam bilgini böyle bir iddiada bulunmamıştır. Zaten bu iddia Kur'ân'ı inkâr anlamına gelir. Çünkü Kur'ân, Allah'ın bilgisi dışında kalan hiçbir şey olmadığını vurgulamaktadır:

Ne yerde, ne de gökte hiçbir şey Allah’a gizli kalmaz.” (Âl-i İmran: 5),

“Ne yerde, ne de gökte zerre ağırlığınca bir şey, Rabbin(in bilgi­sin)den kaçmaz. Ne bun­dan küçük, ne de büyük hiçbir şey yoktur ki, hepsi apaçık bir Kitapta olma­sın.” (Yunus: 61),

“Ne yerde, ne de gökte hiçbir şey Allah'a gizli kalmaz.” (İbrahim: 38),

“Ne yerde ne de kendi canlarınızda meydana gelen hiçbir musî­bet (âfet, hastalık) yoktur ki biz onu yaratmadan önce, bir Kitâpta (yazılmış ezelî bilgi­mizde tesbît edilmiş) olmasın.” (Hadid: 22)

Allah’ın, kimin samimi inandığını, kimin samimiyetsiz olduğunu bilmesi için insanları birtakım olaylardan geçirmesi, birtakım deneylerden geçirmesi, gerçek mü’minlerle ikiyüzlüleri, tembelleri birbirinden ayırt etmesi, açığa çıkarması anlamına gelir. Kur’ân’ın genel ifade üslûbu içerisinde âyetlerden bu mana anlaşılır. Çünkü yukarıdaki âyetlerde açıkça vurgulandığı üzere Allah’ın bilgisi dışında kalan hiçbir şey yoktur. Allah’ın bilgisi zamanla sınırlı değildir. Siz Allah'ı zaman içinde düşünüyorsunuz. Zamanı Allah yaratmıştır. Zaman yaratıklarla ilgilidir, Allah için öncelik sonralık yoktur. Onun için sadece ân-i vâhid vardır.

İdrâk-i maâlî bu küçük akla gerekmez

Zira bu terazu o kadar sikleti çekmez