MUSA DÖNEMİNİN FİRAVUNU KİM? (2)
Cumartesi, 20 Temmuz 2013 00:00

MUSA DÖNEMİNİN FİRAVUNU KİM? (2)

(...dünden devam)

Kaynakların anlattığına göre Mısır kralı, Kudüs'ten çıkan bir ateşin, Mısırlıların evlerine girdiğini görmüş. Bu ru'yânın, İsrâîloğulları arasından çıkacak bir erkek eliyle saltanatının yıkılacağına işaret ettiğini anlamış, bundan dolayı İsrâîloğullarından doğacak erkek çocukların öldürülmesini emretmişti. Muhammed Abduh, bu rivâyetin bir senedi bulunmadığı gibi tarihî gerçeklere de uymadığını söylüyor. Ona göre makul olan, Kitâb-ı Mukaddes'te anlatılandır. Kitâb-ı Mukad­des'in anlatımına göre Mısır Kralı, İsrâîloğullarını esaret altına almış, ağır işlerde çalıştırıyordu. İsrâîloğullarının dayanışmalı bir toplum olduğundan korkan kral, İsrâîloğullarının doğacak erkek çocuklarının öldürülmesini emretti. Daha sonra bu yüzden kölelerin azaldığı görülünce yeni bir irâde ile doğanların her yıl değil, yılaşırı öldürülmelerini kararlaştırdı. Bu durum, Mûsâ'dan büyük olan Hârûn'un ölümden kurtulmasını da izah eder.

Yıllar önce okuduğum bir Avrupalı yazara göre Musa bir İsrailoğlu değil, aslında sarayda yetişen bir prens idi halka ve özellikle İsrailoğullarına yapılan zulüm ve baskıyı görünce kendisine bağlı İsrail oğullarını arkasına alarak Firavun’a isyan başlatmış ve sonunda onu ve adamlarını suya dökmüştür.

Internet’ten de Velikovsky adlı Yahudi tarihçi ve bilim adamı olan bir yazara göre de:

Musa’nın, aynı zamanda kardeşi olan Firavun’la mücadelesi, halkını esaretten kurtararak Mısır’dan çıkartması, Mısır ülkesini baştanbaşa sarsan 10 felaket, Kızıldeniz’in yarılması ve sonra geri dönerek Firavun’un ordusunu yutması, kutsal kitaplarda yer alan mucizevî dinsel bir hikâye olup, Yahudilik, Hıristiyanlık ve Müslümanlıkta da inanılması farzdır. Ancak, bugünkü bilimsel tarihsel görüş açısından doğrulanabilir mi? Immanuel Velikovsky’nin “Kaos Çağları” (Ages in Chaos) adlı kitabı bu soruya bazı çarpıcı ve dâhiyane çözümler getiriyor. İnanılması güç bazı olaylar hem bilimsel açıklamalar kazanıyor, hem de bölgesel tarihle bütünleşiyor…

Rus Yahudi’si bir ailenin çocuğu olan Immanuel Velikovsky (1895-1979) Moskova Üniversitesi’nde eski tarih ve toplum bilimi ve tıp eğitimi görmüş, daha sonra Viyana’da Freud’un öğrencisi Wilhelm Stekel yanında Psikanaliz eğitimi almıştır. Sonradan, araştırmalarını daha da genişleterek, kozmoloji, astronomi, jeoloji, mitoloji, efsane ve Kutsal Kitaplar’daki metinleri incelemiş ve bunlardan, tarihi yeniden yorumlayan tartışmalı eserler çıkarmıştır. Geçmiş çağlarda büyük felaketler yaşandığı Velikovsky’nin en önemli savıdır. Ancak, insanların kötü anılarını bilinçaltına itmesi ve unutulması anlamına gelen “kitlesel amnezi” ile bunların sadece efsanelerde izleri kaldığını iddia etmektedir. Her yerde felaketlerin izleri olduğu halde bunlarla yüzleşmek acı verdiği için, bilim adamları bunları göz ardı ettiler. Günümüzde bu felaketlerin inkâr edilemez izleri bir bir ortaya çıkarılarak, tarih üzerindeki etkileri konusunda spekülasyonlar yapılıyor. Örneğin, son zamanlarda M.Ö. 2300 yılında Irak’ta büyük bir meteor yağmurunun o zamanki uygarlıkların çöküşüne yol açtığı ortaya çıkmıştır. Hemen sonrasında, meydana getirdiği karanlık çağda, Tevrat’a göre İbraniler göç ederek kuraklıktan nasibini almayan Mısır’a yerleşmişti ve zamanla Yusuf’un vezirliğini unutan yeni bir Firavun İsrailoğullarını köleleştirdi.

(devamı yarın..)