SORUMSUZ İNSANLAR, SÜRAT DELİLERİ TAKİBEDİLMELİ Kİ ÜLKEYE HUZUR GELSİN
Perşembe, 11 Temmuz 2013 00:00

SORUMSUZ İNSANLAR, SÜRAT DELİLERİ TAKİBEDİLMELİ Kİ ÜLKEYE HUZUR GELSİN

Sayın Prof. Dr. Süleyman Ateş hocam, sizin yazılarınızı her sabah işe başlamadan önce açar okurum, okuduğum bu bilgileri yeri geldiği zaman iş arkadaşlarımla paylaşırım. Arkadaşlar din konusunda bana soru sormaya başladılar, başıma toplanırlar bilmedikleri soruları sorarlar, ben de sizin ışığınız altında bildiklerimi cevaplarım. Hocam benim birkaç sorum olacak, aydınlatırsanız çok memnun olurum.

Ankara Gazi Üniversitesinden bir ay önce mezun olup, memleketine gelmeden arkadaşlarıyla düğüne gidip, düğün dönüşü kaza yaparak, ağır yaralanan Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesine kaldırılan 23 yaşındaki yeğenimi kaybettik. Acımız sonsuzdur. Çok üzülüyoruz. Arabayı süren arkadaşı yaşıyor, değene taş gibi değmeyen düş gibi derler, arabayı süratlı sürmeseydi yeğenimiz ölmeyecekti, bu arkadaşını Allah’a mı havale edelim yoksa bununla uğraşalım mı?

İkinci sorum, rahmetliye dua okuduğumuz zaman kimden geldiğini bilir mi, günahı varsa hafifler mi? O bizim durumumuzu görüyor mu?

Üçüncü sorumuz nazardan nasıl korunuruz? Teşekkür ederim.

Cevap: Önce iltifatınıza teşekkür ederim. Saniyen kaza neticesinde hayatını kaybeden yeğeninize Allah'tan rahmet dilerim. Maalesef bencil, sürat delisi sürücüler çoğaldı. Bunların bu sorumsuzca tutumları hem kendi canlarına, hem de masum insanların hayatlarına mal oluyor. Ülkede bu kanunsuzlukları önleyecek polis gücü yok. Artık polisler de müdahaleden çekiniyorlar. Çünkü polisleri de vuruyorlar. Çok sorumsuz bir topluluk haline geldik. Şimdi kardeşim yeğeninizin hayatını kaybetmesine neden olan o sürat delisi sürücü ile uğraşın. Herkes bu sorumsuz insanlardan hakkını arasın ve onların peşini bırakmasın ki bu adamlar belki ceza giyince akıllanırlar, bu sorumsuz davranışlarından vazgeçerler. Yoksa nasıl olsa ceza yok, bize kimse bir şey yapamaz düşüncesine kapılıp daha da delirir, daha pek çok insanın ölümüne sebep olurlar. İslam'da "İyiliği emir, kötülüğü men" prensibi vardır. Yani toplum kendi kendini kontrol eder, yanlış yapanlar, polisten önce toplum bireyleri tarafından usulüne uygun biçimde uyarılırlar. Peygamberimiz, bir kötülüğün yapıldığını gören kimsenin, gücü yetiyorsa ona engel olmasını, fiilen engelleme gücüne sahip değilse, diliyle bu hareketin kötülüğünü söylemesini, çevresini uyarmasını, bunu da yapamazsa gönülden o işten ikrah etmesini emretmiştir.

İyiliği emir, kötülükten men prensibi, İslâm toplumunun güzel vasıflarını koruyan en önemli görevlerden biridir. Peygamber (s.a.v.)in: "Nefsimi elinde bulunduran Allah'a andolsun ki ya iyiliği emir ve kötülükten menedersiniz yahut da Allah, çok geçmeden başınıza öyle azâb gönderir ki o zaman du‘â edersiniz ama du‘ânız kabul edilmez" (Tirmizî, Fiten: 9; İbn Hanbel, Müsned: 5/388, 390; Taberânî; et-Tâc: 5/225)buyurduğu rivâyet edilmiştir. Başka bir hadîslerinde de Peygamber'in: "Sizden biriniz bir kötülük görünce onu eliyle değiştirsin. Buna gücü yetmezse onu diliyle kötülesin. Buna da gücü yetmezse gönlünden o işten nefret etsin. Bu da imanın en zayıfıdır." (Müslim, Îmân: 78, Ru'yâ: 12; Tirmizî, Fiten: 11) buyurmuştur.

Bunun hikmeti şudur: İyiliği emir ve kötülükten menedenler, yani kötülükleri eleştirenler, eziyetlere, cefalara ma'ruz kalır, birçok engellerle karşılaşabilirler. Hattâ hapsedilir, dövülebilirler. İşte bu uğurda öyle durumlarla karşı karşıya kalabileceklere, sabretmeleri tavsiye edilmektedir. Çünkü bu işler, yapılması gereken çok önemli görevlerdendir. Toplumun selâmet ve mutluluğu için bunları yapmak, bu uğurda fedâkârlıklara katlanmak gerekir.

Hz. Ömer bu prensibin önemini şöyle bir örnekle anlatmıştır. Sizler gemiye binen yolculara benzersiniz. Yolculardan biri eline baltayı alıp oturduğu yeri delmeye kalkınca öteki yolcular: “Bize ne, adam kendi yerini deliyor!” deyip ses çıkarmazlarla delen de batar, öteki yolcular da. Ama ötekiler: “Yahu sen ne yapıyorsun? Kendi oturduğun yeri deliyorsun ama gemi oradan su alınca hepimiz batarız!” deyip adamın elinden baltayı alırlarsa delen de kurtulur, öteki yolcular da kurtulurlar.

 Avrupa'da otokontrol denilen şey aslında İslam'da vardır ama uygulayan kim? Uygulanmadığı ve hatta uygulanmaktan korkulduğu için kötülükler, cinayetler, ırza tecavüzler, hırsızlıklar, haksızlıklar artıp gitmektedir. Allah beterinden saklasın.    

Ölen kimseler kendilerine yapılan dualardan yararlanırlar, huzur duyarlar. Serbest ruhlar, ailesinin yaptıklarını görürler. Hatta onların rüyalarına girebilirler.

Nazardan korunmanın yolu her şeyden Allah'a sığınmak, inanarak Felak, Nâs, İhlâs ve Âyetelkürsî okumaktır.