ÂDET İBADETE ENGEL DEĞİLDİR
Pazar, 05 Mayıs 2013 00:00

ÂDET İBADETE ENGEL DEĞİLDİR

Hayırlı vakitler Süleyman Hocam. Size sormak istediğim soru, kadınlardaki adet dönemlerinde yapılan ibadetler ile ilgili. Kadın adet dönemindeyken namaz kılmak, Kur’ân okumak ya da Kur’ân’dan sure ve âyet okumak gibi ibadetler yapabilir mi? Benim bu dönemlerde bazen namaz kılmaya ve Kur’ân okumaya ihtiyacım olduğu zamanlar oluyor. Çok sıkıntım olduğunda namaz kılıp rahatlamak istiyorum ya da Kur’ân okumak istiyorum. Ancak bunları yapmanın bu dönemde günah olduğunu söyleyen insanlar var etrafımda. Yanlış bir şey yapmak istemiyorum. Beni bu konuda aydınlatırsanız çok sevinirim.

Cevap: Âdet döneminde kadın sadece cinsel ilişkide bulunamaz. Bu konuda çok yazmıştım. Onlardan birini size gönderiyorum.

Âdetli Kadınla İlgili Önemli Bir Açıklama:

"Sana hayd(âdet görme)den soruyorlar. De ki: 'O eziyettir.' Âdet halinde kadınlardan çekilin, temizleninceye kadar onlara yaklaşmayın. Temizlendikleri zaman Allah'ın emrettiği yerden onlara varın. Allah tevbe edenleri sever, temizlenenleri sever!" (Bakara: 222)

Fakîhlere göre âdet süresi en az üç, en çok on gündür. Bundan az veya çok süre akan kan, hayd (âdet kanı) değil, hastalık eseri sayılır. Yine fakîhlere göre hayd halinde kadın oruç tutamaz, namaz kılamaz, Kur'ân'a el süremez, cinsel ilişkide bulunamaz. Orucunu sonra kazâ eder ama namazını kazâ etmez. Fakîhler kişi rivâyetleriyle gelen hadislere dayanarak bu yargılara varmışlardır.

Oysa Kur'ân-ı Kerîm'in kendisinde ne âdetin süresinden, ne de âdetli iken Kur'ân okunamayacağından, namaz kılınamayacağından, oruç tutulamayacağından söz edilir. Hayd tıpkı idrar tutamamak gibi bir özürdür. Özürlü erkek ibâdetten mu‘âf tutulmaz, sadece her vakit için abdest alıp ibâdetini yapar.

 

Bir kadın, Allah'ın Elçisine gelip düzensiz âdet gördüğünü, bu durumda namaz kılıp kılamayacağını sormuş, Allah'ın Elçisi ona: "O gerçek âdet değildir, yıkan ve namazını kıl!" demiştir (Müslim, Hayd: b. 14, h. 62-64). Bu kadın, her vakitte yıkanıp namazını kılarmış (Müslim, Hayd: b. 14, h. 66). Âdetin düzenli olup olmamasıyla akan kanın niteliği değişmez. Hepsi de adet kanıdır. Adetten kesilen kadından kan gelmez.

Kur'ân, âdetli kadının neyi yapamayacağını söylüyor: O da cinsel ilişkidir. Kadına eziyet vereceği için erkeklere, bu durumdaki kadınla ilişkiye girmemeleri emredilmiştir. Maksat kadına eziyet vermemek, bir de o durumda kadına karşı bir soğukluk duygusu oluşma olasılığını önlemektir.

Bunun dışında regl (âdet) hali, normal bir özür durumudur. Nasıl cünüp kimse su ile yıkanamadığı takdirde teyemmüm ederek namaz kılıyorsa özürlü kimse, özrü devam ede ede ibâdetini yapabiliyorsa âdetli kadın da her namaz için abdest alarak namazını kılar. Regl hali, kadını sarstığı için o durumda kadın, kendisini güçsüz hissediyorsa orucunu yiyip sonra kaza eder. Ama güçlü hissediyorsa oruç tutması daha iyidir.

Allah'ı Anmanın Zamanı Yoktur

Namaz ise hiçbir halde düşmez. İnsan cünüp olsa bile, su bulamadığı takdirde teyemmüm edip namazını kılmak zorundadır. Kadının bu hali keyfi bir hal değil, bir özürdür. Bu halde kadına ibadet etmesi yasaklanmamış, sadece kocasına, kendisiyle cinsel ilişki kurması yasaklanmıştır. Yasağın muhatabı kadının kendisi değil, kocasıdır. Sebebi de o durumda bulunan kadına, cinsel ilişkinin eziyet olması, bir de erkeğin kadına karşı bir tiksinti duyma olasılığıdır. Ama ibadete yasak yoktur. Namaz duâdır. Duânın yasağı olur mu? İnsan her halde Allah'a duâ edecektir. Namazın temel rüknü duâdır. Ayakta durma, rükûa varma gibi fiiller şekliyattır. Namazın asıl temeli Allah'ı anmaktır. "Beni anmak için namaz kıl!" (Tâhâ: 14) buyurulmuştur. Allah'ı anmanın yasağı yoktur. Her zaman Allah anılabilir. Kadın, hasta halinde de namazını kılmalıdır. Ancak o halde ayakta durması sakıncalı ise oturarak kılar. Oturamıyorsa yatarak kılar. Kur'ân, ayakta, oturarak ve yatarak Allah'ı anan kulları övmektedir. Ayrıntı için "Kur'ân Ansiklopedisi, Hayd" maddesine bakınız.

Kur'ân'ın sınırlamadığı bir şeyi kimse sınırlayamaz. Kur'ân'a ters şeyler hadîs olamaz. Âdetli kadın hakkında Yahûdîlikten ve çeşitli uluslardan Araplara sızan gelenekler hadîs biçimine getirilerek İslâm literatürüne sokulmuştur. Bunların aslı olsaydı mutlaka Kur'ân'da kadının hayd halinde bu ibâdetleri yapamayacağına dair bir açıklama olacaktı. Zira Kur'ân ibâdet yapamama gibi önemli bir hali kapalı bırakmaz, bunu belirtirdi. Kur'ân hayd halindeki kadınla cinsel ilişki yapılmamasını söylüyor da hayd halindeki kadının namaz kılamayacağını, oruç tutamayacağını, diğer ibâdetleri yapamayacağını neden söylemiyor? Yoksa cinsel ilişki, Allah katında namazdan, oruçtan, Kur'ân okumaktan daha mı önemlidir? Kur'ân'a ters bu tür düşünce ve uygulamaları bırakıp kur'ân'a dönmeli ve Kur'ân ne diyorsa onu uygulamalıyız.

Âyette hayd (âdet) durumunda sadece bir tek yasak getirilmektedir: O da kadının kendisine değil, onunla ilişkide bulunmak isteyen kocasınadır. Kocasına, âdetli hanımı ile ilişkide bulunmaması, çünkü bu eylemin, kadına ezâ 'yani (eziyet) olduğu buyuruluyor.

Rivâyetlerden anlaşılıyor ki toplumda bazı insanlar, âdetli kadınla bütün ilişkileri kesmek gerektiğine, ona el sürülmeyeceğine, onun elini vurduğu her şeyin pis olacağına inanıyorlardı. Erkeklerde, o haldeki kadınlara karşı bir tiksinti duygusu yerleşmişti. Bu inanç ve töre çeşitli toplumlarda vardı. Meselâ İranlılar, âdet halindeki kadını evden çıkarırlar, kent dışında küçük bir çadıra kapatırlar; ona yemek götüren hizmetçi dahi ona veya onun temas ettiği eşyaya değip pis olmaması için ellerini, burnunu ve kulaklarını bez parçasıyla sarardı. İşte Hz. Ayşe'den aktarılan sözlerde, bu düşüncelerin yersizliğini kanıtlamak için, Peygamber'in, âdetli kadınla, Kur'ân'ın yasakladığı cinsel ilişki dışında ilişkilerini sürdürdüğü anlatılmaktadır.