FURKAN SURESİ 44. ÂYET VE KASAS SURESİ 78. ÂYET (1) PDF 
Perşembe, 02 Mayıs 2013 00:00

FURKAN SURESİ 44. ÂYET VE KASAS SURESİ 78. ÂYET (1)

Hayırlı geceler sayın hocam, sayenizde hurafelerden arındırılmış bir İslam yaşıyoruz. Keşke sizin gibi âlimlerin sayısı çok olsa. Millet hurafecileri dinleyip duruyor. İnşallah siz ve sizin gibi âlimler Allah'ın izniyle bu milleti aydınlatmaya devam ederler. Allah size çok uzun ömürler versin. Daha yapacak çok işiniz olduğuna inanıyorum ben. İki sorum var hocam:

1) Ömer Nasuhi Bilmen' in tefsirinde Furkan Suresi 44. ayetinde "Yoksa zanneder misin ki, onların ekserisi işitirler veya akilâne düşünürler? Onlar başka değil, hayvanlar gibidirler, belki yolca daha sapıktırlar."

Âyette geçen belki kelimesi kafamı karıştırdı. Yüce Allah sanki tahminde bulunuyormuş gibi bir anlam çıkıyor. Herşeyi bilen Allah niye böyle bir şey desin? Acaba hatalı bir çeviri mi var?

2) Gene aynı tefsirde Kasas suresi 78. ayette "Dedi ki: Bu, ancak bende olan ilm sebebiyle bana verilmiştir. O bilmedi mi ki, Allah ondan evvelki nesillerden daha kuvvetli ve daha ziyade cemiyetli kimseleri helak etmiştir ve mücrimler günahlarından sorulmazlar."

Ayette günahkârlar günahlarından sorulmaz diyor. Burada küfr ve şirk içinde olup ölenlerin hesapsız sualsiz cehenneme gönderileceğini mi söylüyor âyet bize?

Cevap: Önce teşekkür ederim iltifatınız için. Saniyen âyetlerin anlamına gelince: Merhum Ö. Nasuhi Bilmen’in çevirisi dakik değil. Bizim Mealimizde âyetin anlamı şöyledir: "Yoksa sen onların çoğunun işittiklerini, düşündüklerini mi sanıyorsun? Hayır, onlar hayvanlar gibidir, hattâ onlar, yolca (hayvanlardan) daha sapıktır." (Furkan: 44)

Kur'ân, Arap dilinin en yüksek üslubuyla indirilmiştir. İnsanlar bir kişinin düşüncesizliğini anlatmak için "O hayvan gibidir, hatta hayvandan da sapıktır." derler. Aynı üslûb ile inmiş olan Kur'ân da putatapar insanların hayvanlar gibi düşüncesiz, hatta hayvanlardan da sapık olduklarını vurguluyor. Burada belki gibi şüpheli bir söz yok, tersine o kimselerin hayvanlardan daha düşüncesiz oldukları vurgulanıyor. Kur'ân'ın Allah'ın buyruğuyla melek tarafından vahyedildiğini de unutmamak gerekir. Kur'ân mana olarak Allah'ın kelamı ise de söz olarak meleğin vahyidir. Yani melek İlâhî iradeyi, insanların konuşma kalıplarına dökerek Peygamber'e vermiştir. Daha açık bir ifadeyle Melek, İlâhî mânaları Arap dilinin konuşma üslubuna dökerek vahyet­miştir. İşin özü budur.

İkinci sorunuza gelince: “Bu (servet) bende bulunan bir bilgi sayesinde bana verildi" dedi. Bilmedi mi ki Allâh, kendisinden önceki kuşaklar arasında kendisinden daha güçlü ve daha çok cemaati bulunan nice kimseleri helâk etmiştir? Suçlulara günâhlarından sorulmaz." (Kasas: 78)

Bu âyette servetiyle övünüp gurura kapılmış olan Karun'un, bu serveti kendi bilgi ve becerisiyle kazandığını söyleyerek gurura kapıldığı, böylece büyük suç işlediği belirtildikten sonra Allah'ın, suçluların ne gibi hatalar yaptıklarını, günahlar işlediğini bildiği, Allah'ın bilgisinden hiçbir şeyin kaçmadığı, suç işleyenlerin günahlarını da bildiği, bundan dolayı suçlarını ortaya çıkarmak için onları sorgulamaya gerek olmadığı belirtiliyor. Çünkü işlenen her suç ruh üzerinde bir iz bırakır. Ölüm olayı ile fizik bedenden ayrılan ruh, beden içinde yaptığı eylemlerin (iyi veya kötü) izleriyle Allah'ın huzuruna çıkar. Yaptığı tüm eylemlerin belirtileri, izleri ile Allah'ın huzurunda duran ruha artık şu işi yaptın mı gibi bir tahkikat sorusuna gerek yoktur.

(devamı yarın..)

 

 

   Copyright @ Süleyman Ateş