KUR’ÂN NEDEN ZAMANINDA CEM EDİLMEDİ? (1)
Cumartesi, 13 Nisan 2013 00:00

KUR’ÂN NEDEN ZAMANINDA CEM EDİLMEDİ? (1)

Saygıdeğer Hocam, Size selam ve saygılarımı gönderiyor, Yüce Rahman'dan sağlık ve afiyet diliyorum. İzniniz ve zamanınız olursa size birkaç sorum olacak.

1-) Kur’ân neden Hz. Peygamber zamanında bir araya getirilmemiştir, zira sonraki dönemde bir araya getirme konusunda tek şahit, çift şahit gibi, eksik sureler, fazla sureler, ayet ve sure tertibi gibi konularda, hatta bazı sahabelerin farklı Kur’ân'ları olduğu konusunda tarihe geçen kayıtlar vardır, bu konunun bu şekilde tarihte yer alması sizce nedendir?

2-) Kur’ân'da Bakara-238. ayette belirtilen orta namaz hangi namazdır, Kur’ân açık ve seçik olarak namaz vakitlerini açıklarken güneşin durumuna göre açıklama yapıyor ve açıkça yorumsuz olarak yalnızca sabah ve akşam vakitleri anlaşılıyor, orta namaz derken herhangi bir güneş ya da ay gibi zaman ölçüsü ile birlikte bahsetmediğine göre orta namazdan kastedilen nedir, Kur’ân'da açıkça ve net olarak bahsedilen namazlar hangileridir?

3-) Günümüzde gençler gusül abdesti dahi almayı bilmiyorken, yazın gençlere Kur’ân kurslarında Arap Alfabesinin öğretilmeye çalışılması ve hiçbir zaman da öğretilememesi ne kadar doğrudur, öğretilse dahi anlamını bilmeden Kur’ân okumak Kur’ân'ı okuyun anlayın, düşünün, yaşayın emrine aykırı değil mi, günümüzde çok büyük paralar ve zamanlar harcanarak hafız yetiştirilmesi Yüce Kur’ân'ın ruhuna aykırı değil mi? Kur’ân ezberlenmek için değil, okumak ve yaşamak için inmedi mi? Günümüzde Kur’ân kurslarında sizin o güzel Kur’ân meallerinde Kur’ân'ın ana konularını insanlara öğretseler daha iyi olmaz mı?

Selam ve saygılar..

Cevap: 1) Kur'ân, Hz. Peygamber zamanında o zamanki yazı malzemesine yazılıyor ve yazanlar, yazdıkları vahiy parçalarını kendi evlerinde saklıyorlardı. Bunların bir nüshası da Peygamber'in kendi evinde saklanıyordu. Ama vahiy devam ettiği ve son vahiy henüz gelmediği ve ne zaman geleceği belli olmadığı için vahiy parçaları bir cilt içine alınıp bağlanmamıştı. Hz. Ebubekir zamanında bu iş yapıldı. Vahiy parçaları toplanıp bir cilt halinde bağlandı. Ama bunun yanında özel nüshaların olması da gayet doğaldı. Çünkü vahiy kâtibi tek değildi. Yazı bilenler, yazdıklarını kendi evlerinde saklıyorlardı. Bunlar kendi nüshalarını yanlarında muhafaza ettiler.

Hz. Osman zamanında Kur'ân titiz bir çalışma ile yeninden derlenip dört veya yedi nüsha olarak yazıldı. Bu nüshalar resmi Mushaf kabul edildi. Bir ayrılığa sebebolmaması için özel nüshalar toplanıp yakıldı ama özel nüshalarını vermeyip yanlarında saklayanlar da vardı. Hz. Ali, Abdullah ibn Mes’ûd, Übyy ibn Ka'b özel nüsha sahiplerindendi. Hatta Abdullah ibn Mes'ûd, özel nüsha sahiplerine, Mushaflarını vermeyip yanlarında saklamalarını öğütlemiş:

"Herkes, dünyada gizlediği şeyle âhirete gelecektir. Siz de yanınızda bulunan Mushaf nüshalarını saklayınız!...." İbn Mes'ûd'un bu sözünü nakleden Ebû Vâil, ''Minberden indiğinde ben halk arasında oturdum. Kimse onun sözlerini inkâr etmiyordu" demiştir (el-Fethu'r-Rabbânî, 18/35-36).

(devamı yarın..)