REENKARNASYON HAKKINDAKİ GÖRÜŞÜMÜZ (4)
Perşembe, 21 Mart 2013 00:00

REENKARNASYON HAKKINDAKİ GÖRÜŞÜMÜZ (4)

(...dünden devam)

Şimdi bedenler yaratılmadan önce ruhların yaratılmış olduğu inancı sağlam naslara dayanmadığına göre, eğer ana karnında cenîne rûh üflendiğini bildiren hadîsler sahîh ise ve bunlarla, önce izah ettiğimiz gibi bilinç üflenmesi gibi mecâzî bir anlam değil de kelimenin hakiki anlamıyla insan ruhunun üflendiği belirtiliyorsa o zaman bedenden önce var olan rûh, ana karnındaki cenîne, melek tarafından üfleniyor demektir. Klâsik anlamda, bedenler öncesi bir ruhlar âlemi olmadığına göre, ruhlar âlemi, bedenlerden ayrılan ruhların oluşturduğu âlemdir. Demek ki cenîne üflenen rûh, bedenden ayrılıp, ruhlar âlemine gitmiş olan bir insan ruhudur. Ba‘s de, ruhun başka bir bedenle bedenlenip kalkmasıdır.

Bütün ruhların, bedenlerden önce ruhlar âleminde var olduğu düşüncesi, Kur’ân ’dan alınmış bir düşünce değildir. Sahîh hadîslerde de bu konuda açık bir delîl yoktur. İbn Kayyim el-Cevziyye, Kitâbu’r-Rûh’unda bunu ayrıntı ile açıklamaktadır.

İbn Kayyim el-Cevziyye’ye göre İbn Hazm’ın, ruhların, bedenlerden önce yaratılmış olduğu ve bedenlerinden ayrıldıktan sonra eski bulundukları yere dönecekleri şeklindeki görüşünün,Kitap,Sünnetveicmâ‘danbir dayanağı yoktur. Gerçekte bu anlamda olmayan naslar bu anlamda yorumlanmakta ve bazı sahîh olmayan hadîsler bu görüşe dayanak yapılmaktadır[1] .

Âlem-i ervâh vardır ama bu, henüz bedenler yaratılmadan önce insan ruhlarının yaratılıp bulundukları yer değil, bedenlerden ayrılan ruhların gittiği yerdir.

Bedenden ayrılan rûh, başka bedenlere girmez. Rûhun başka bedenlere girmesine tenâsüh denilir. Tenâsüh, diğer hayvanlardaki ruhların bir gün insan bedenine girmesi, insan bedeninde olgunluk kazanarak kâinâtın küllî ruhuna karışmasıdır. Şayet ruh, insanlık düzeyine gelip de bu beden içinde olgunluk kazanamaz, kötü işler yaparsa, cezâ çekmek için ölümden sonra tekrar başka hayvan bedenlerine girer. İnsanlık mertebesine kadar çıkmış olan ruhun geriye gitmesi demek olan bu inanç, âyetlerin ruhuna aykırı olduğu gibi, kâinâta egemen olan evrime ve bilimsel gerçeklere de aykırıdır.

Evet, tenâsüh, yani bedeni içinde olgunlaşmayan ruhun, cezâ çekmek üzere tekrar hayvan bedenlerine düşmesi Kur’ân’a ve gerçeklere aykırıdır, ama olgunlaşmayan veya buna vakit bulamadan bedenden ayrılan ruhun, yine bir insan bedeninde bir kez daha dünyaya getirilmesi klâsik tenâsüh değildir.

Eğer hadîslerde anlatılan, ruhun üflenmesiyle kasıt, insana bilinç verilmesi değil de cenîne insan ruhunun üflenmesi ise bu, ruhun, bedenden önce var olduğunu gösterir. Şu bedenlerden önce yaratılmış insan ruhlarının oluşturduğu bir ruhlar âlemi bulunmadığına göre, bedene üflenen ruh nereden alınmaktadır? Bunun için tek yol kalıyor: Bedenlerden ayrılan ruhlar âleminden alınması yolu. Demek ki cenîne üflenen ruh, daha önce insan düzeyine gelmiş, fakat henüz olgunlaşmadan bedeninden ayrılmış bir insan ruhudur. “Allah’a nasıl nankörlük edersiniz ki, siz ölüler idiniz, O sizi diriltti; yine öldürecek, yine diriltecek; sonra O’na döndürüleceksiniz.” (Bakara: 28), “O, hanginizin daha güzel iş yapacağınızı denemek için ölümü ve hayâtı yarattı.” (Mülk: 77/2)

Mülk: 2. âyette Allah’ın, insanları, hareket ve davranışlarıyla sınayıp hangisinin daha güzel iş yaptığını ortaya çıkarmak için ölümü ve hayâtı yarattığı buyurulmaktadır. Hayât ölümden önce olduğu halde, her iki âyette de önce ölümün, sonra hayâtın anılması çeşitli biçimlerde yorumlanmaktadır.

(devamı yarın..)



[1] . Kitâbu’r-Rûh: s. 137

 

 

   Copyright @ Süleyman Ateş