REENKARNASYON HAKKINDAKİ GÖRÜŞÜMÜZ (2)
Salı, 19 Mart 2013 00:00

REENKARNASYON HAKKINDAKİ GÖRÜŞÜMÜZ (2)

(...dünden devam) 

Allah bu kâinâtın düzenini meleklerle yürütmektedir. İşte naklettiğimiz hadîste rahimde çocuğun yapısını oluşturan ve ona insan ruhu üfleyen melek, Allah’ın rahme koyduğu güç, üreme yasası olabilir. Müslim’in rivayet ettiği bir hadîs, rahme vekil kılınan meleğin, döllenen yumurtadaki üreme gücü olduğunu daha güzel ifade eder: “Nutfe (döllenmiş yumurta) rahimde kırk, yahut kırk beş gece kaldıktan sonra melek, nutfenin üzerine gelir, ‘Ya Rabbi, der, şakî mi olacak, sa‘îd mi?’ Şakî mi, sa‘îd mi olacağı yazılır. ‘Ya Rabbi, erkek mi, dişi mi olacak?’ Erkek mi, dişi mi olacağı yazılır. Yapacağı işler, eseri(eylemleri), eceli ve rızkı da yazılır. Sonra sayfa dürülür, artık ona bir şey eklenmez ve ondan bir şey eksiltilmez.” (Müslim, Kader: b. 1, h. 2)

Bu rivayetin son kısmında Kelâm tartışmalarının zuhur ettiği sıralarda zuhura gelen cebriye yanlılarının kokusu gelmektedir. Şayet bu mealdeki hadîsler sahih ise anne karnındaki cenîne meleğin ruh üflemesi, Allah’ın koyduğu üreme kanunu ile üreyen her hücreye ruhun nüfuz ve sirayetidir. Yani hücreler arasındaki iletişimin kurulması aşamasıdır. Yoksa anne karnında birkaç gün veya birkaç ay ruhsuz olarak gelişen hücrelere sonradan ruh üflenmiş değildir. Çünkü ruhsuz bir maddenin büyüyüp gelişmesi, çoğalması, hareket etmesi mümkün değildir. Rûh rahme düşen spermde ve yumurtalıkta mevcut yumurtada vardır. Fakat bunların ruhu, hayvansal ruhtur. Bilinçleri, hücre bilinci olduğu için henüz bunlardaki ruh, insan ruhu düzeyinde değildir. Bu kanun, hücreleri geliştirir, canlının iç ve dış organlarını, kafasını, beynini, kol ve bacaklarını, el ve ayaklarını, sindirim organlarını yapan hücrelerin, kendi aralarında toplanıp üremelerini ve bu organları yapmalarını sağlar.

Anne rahminde belli bir süre kaldıktan sonra cenîne ruhun üflenmesi de –Allah bilir,– organlarının oluşmasından sonra ona insanî bilincin verilmesidir. Zirâ cenîn, hücrelerdeki cüz’î bilinç ile değil, ancak kendini ve çevreyi kavrama kaynağı olan bu büyük bilinç ile insan sıfatını kazanır.

Bu bilinç verilince çocuk kendini bilmeğe, bilinçli olarak hareket etmeğe başlar. Bu şuur ile birlikte ona kabiliyet ve kapasitesi (yani kaderi) de verilir. Çünkü onun kabiliyeti, kaderi büyük ölçüde kendisine verilen bu bilince bağlıdır.

Menî hayvancıklarında ve yumurtada da rûh vardır, fakat onlardaki ruh, sadece canlılık vasfını taşır. Onlar sadece hücre bilincine sahiptir. Bundan dolayı aşılanma ile organları tam oluşmadan önceki ruhları, sadece canlılık anlamına gelen hayvansal ruhtur. Fakat yumurta aşılandıktan, hadîste belirtilen süre içinde çocuğun organları teşekkül ettikten sonra melek tarafından ona insan bilinci üflenir. İşte insânî rûh budur.

Buna göre cenîne ruhun üflenmesi, rahimde çoğalan, fakat henüz hareket kabiliyetine ulaşmayan cenîn hücrelerinin sentezine bağımsız ha­re­ket kabiliyeti, kendi başına oynama ve bağımsız bir varlık olarak davranma gücünün verilmesidir. Organları teşekkül edince hücrelerin birleşik bilinci, insanî bilinç haline gelir. İşte insana bu bilinci kazandıran rahimdeki İlâhî yasa, meleksel güçtür.

(devamı yarın..)

 

 

 

   Copyright @ Süleyman Ateş