REENKARNASYON HAKKINDAKİ GÖRÜŞÜMÜZ (1)
Pazartesi, 18 Mart 2013 00:00

REENKARNASYON HAKKINDAKİ GÖRÜŞÜMÜZ (1)

Bize aktarıldığına göre Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk, bir televizyon programında reenkarnasyonun gerçek olduğunu söylemiş ve benim adımı zikrederek “Süleyman Ateş de bu görüştedir” demiş.

Sanıyorum sayın Öztürk, kendi görüşüne destek bulmak için benim adımı zikretmiştir. Bu sözden benim reenkarnasyona kesin biçimde inandığım anlaşılır ki ben asla bu konuda kesin bir şey söylemedim. Yanlış bir anlamaya sebebolmaması için konuyu burada önyargısız ve yansız olarak açıklamayı gerekli görüyorum. Çünkü düşüncelerimin ve yazılarımın eksik biçimde kamuya duyurulması, hakkımda yanlış imaj oluşmasına sebebolabilir. Ben kimsenin beni övmesini veya yermesini düşünmüyor, yaptıklarımı ve yazdıklarımı sadece Allah rızası için yapıyor ve yazıyorum.

Gelelim asıl konuya: Özetle söyleyeyim ki ben reenkarnasyon konusunda kesin bir yargıya varmış değilim. Bu olayın ne varlığı, ne de yokluğu hakkında kesin bir şey söylemiyor, gerçeği Allah’ın bilgisine havale ediyorum. Çünkü reenkarnasyona kanıt olabilecek âyetler bulunduğu gibi bunun aksine kanıt olacak âyetler de vardır. Onun için kesin bir şey söylenemez. Şimdi gerek Kur’ân Ansiklopedisinde, gerek yeri geldikçe öteki kitaplarımda bu konudaki açıklamalarımın özetini sunacağım:

Sorunun tarihi perspektifi:

 

Reenkarnasyon savları yeni değildir. “Başınıza gelen her­hangi bir musîbet kendi ellerinizin yaptığı (işler) yü­zündendir. Birçoğunu da affeder. (Şûrâ: 30) ayetini, günahsız insanların, meselâ çocukların başlarına gelen sıkıntıların-işken­celerin, önceki hayat­ları­nın bir cezası olduğuna kanıt getirmiş­lerdir. Bu görüş tartışılabilir. Ama bize ceza gibi gelen olayların, ille de bir kötülüğün, günahın cezası olması gerekmez. Allah, her ku­lu­nun mizacını bilir, her ruhun olgunlaşması için gerekli sınavları takdir eder. Belki kü­çüklükten felç olmuş, sakatlanmış insanlar, sıkıntılarla yüceltilmektedirler.

Tekâmül etmiş ruhlar, bedenin ölümünden sonra yüceler âlemine çıkar. Günahla kirlenmiş ruhlar ise, berzah denilen âlemde azâb denilen türlü olgunlaştırma sürecinden geçirileceklerdir. Acaba bunlara ve henüz tekâmül etme yaşına gelmeden, bu fırsatı bulamadan ölmüş olan insanların ruhlarına, başka bir insan bedeninde dünyaya gelip tekâmül etme fırsatı verilecek midir? İşte burada reenkarnasyon sorunu ortaya çıkmaktadır. Bu mes’eleyi açıklamak için insanın yaratılışına kısaca bir göz atmak gerekir:

Anne Rahmindeki Cenîne Rûh Üflenmesi:

Abdullah ibn Mes‘ûd, Allah Elçisi’nin şöyle buyurduğunu aktarmıştır: “Sizden her birinizin anne karnında kırk gün içinde yaratılışı toplanır; sonra o kadar bir zaman (yani kırk günde de) alaka olur; sonra o kadar bir zamanda da mudğa olur. Sonra Allah bir melek gönderir. Meleğe şu dört şeyi: onun yapacağı işleri, rızkını, ecelini, şakî veya sa‘îd olacağını yazması emredilir. Sonra ona Rûh üflenir...” (Buhârî, Kader: 1, Tevhîd: 28; Müslim, Kader: 1)

Anne rahminde cenîne ruh üflendiği bu ve benzeri hadislerde geçer ama Kur’ân-ı Kerîm’de cenîne ruh üflendiğine dair bir delil yoktur. Gerçi Hicr Suresi 29, Sad Suresi 72, âyetlerde Allah’ın, insana kendi ruhundan üflediği belirtiliyor ama bu âyetler, ilk yaratılan insana İlâhî ruhun üflendiği hakkındadır, Allah’ın, çamurdan yarattığı insana buyruğundaki ruhtan üflediğini belirtmektedir. Anne rahminde üreyen insana (cenîne) ruh üflendiği belirtilmemiştir. Tersine insanın, anne karnında ruh ve bedenle birlikte yaratıldığı ifade edilmektedir: Andolsun biz insanı çamurdan bir süzme­den yarattık. Sonra onu bir nutfe (sperm) olarak sağlam bir karar yerine koy­duk. Sonra nutfeyi alaka(embriyo)ya çevirdik, alaka(embriyo)yı bir çiğnemlik ete çevirdik, bir çiğnemlik eti kemiklere çevirdik, kemik­lere et giydirdik; sonra onu bambaşka bir yaratık yaptık. Yaratanların en güzeli Allâh, ne yü­ce­dir!” (Mü’minun:13-14).

(devamı yarın..)

 

 

   Copyright @ Süleyman Ateş