Günaha girme ve kaplumbağa hikâyesi (2)
Salı, 12 Mart 2013 00:00

GÜNAHA GİRME VE KAPLUMBAĞA HİKÂYESİ (1)

(...dünden devam)

Peygamberimiz de: "Bizim yolumuzdan başka yola uyan kimse bizden değildir" buyurmuştur. Peygamber'in cenaze defnindeki yolu (uygulaması) bellidir. Onun uygulamasına ters bir iş yapmak, Peygamberin yolundan ayrılmak demektir. Peygamber yolundan ayrılanın akıbeti de Nisa 115'nci âyette açıkça belirtilmiştir.

Ayrıca cenazenin yakılması hava kirliliğine sebebolur. Oysa ölü gömülürse zamanla çürür, toprağa karışan organik beden maddeleri toprağı besler, zenginleştirir. Bazı kimseler doğaya hep zarar vererek hayatlarını kapatırlar. Cenazenin gömülme yöntemi devam ettirilirse hayatlarında doğaya sadece zarar vermiş olanlar, hiç değilse ölümden sonra çürüyen bedenleriyle doğaya bir fayda sağlamış olur, toprağı zenginleştirirler.

2) Günaha girmek tabiri, birine karşı yapılan bir haksızlığın ifadesidir. Mesela susuz hayvana su vermemek, herhangi bir kimseye haksızlık etmek günahtır. İşte birinin yapmadığı bir şeyi yaptığını sanmak yani bir kimse hakkında kötü zan beslemek günahtır. Kötü zan besleyen kimse, beslediği kötü zan yüzünden günah işlemiş olur. Bu günahı zan besleyen kimse işlemez, zan besleyen kimse işler. Yani kötü zan besleyen kimse, kötü zanda bulunduğu insan yüzünden günaha girmiş olur. İşte "Günahıma girdin!" sözü, birine iftira etmek, birinin gıybetini etmek (arkasından çekiştirmek), veya birine haksızlık etmek suretiyle işlenmiş olan günahları kasteder.

Böyle bir günah işlemiş olan kimse, Mahşer gününde o adama karşı borçlu olur. Bir hadise göre İlahi Mahkemede haksızlık yapan kimsenin sevabı alınıp haksızlık ettiği kimseye verilir. Haksızlık yaptıkları çok ise adamın bütün sevapları gidince bu kez ötekilerin günahları alınıp bu adama yüklenir. Böylece cennete gidecek kadar iyilikler yapmış olduğu halde adam âhiret mahkemesinde bütün iyiliklerini kaybeder, başkalarının günahlarını sırtlanıp cehenneme gider. Aslında sırtlandığı o günahlar, kendi eyleminin oluşturduğu günahtır. Gıybet kişinin kendi eylemidir. Bu eylem kişinin ruh defterine kara bir leke olarak çizilir ve sonunda o ruhun ceza çekmesine neden olur.

Sizin kaplumbağa hikâyeniz de benzeri bir şey ama kasıtsız yapılan eylemlerden ötürü insan sorumlu olmaz. Siz hayvanı kasten o duruma sokmadınız, hata ile oldu. Demek onun ömrü o kadarmış. Her hayvan evde beslenir de kaplumbağa hiç aklıma gelmemişti doğrusu. Bu bana şu fıkrayı hatırlattı:

Harput köylerinden birisi komşusunu, yaptırdığı tuvaleti iki metre kendi bahçesine geçirdiği iddiasıyla mahkemeye verir. Ve mahkemenin çabuk bitmesi için, o zaman hem şair, hem de saygın âlimlerden galiba Faik Efendi'ye ricada bulunur. "Efendi, der, siz müdeiumumiyi (savcıyı) iyi tanırsınız, ona bir vesika yazın da benim davayı çabucak bitiriversin" Bizim âlimimiz, savcıya yazdığı notta adamın dediğinin tam tersini isterek şöyle der:

Bu kârhâne-i âlemde herkesin bir dâvâsı var

Kırkağaçlı Ahmet'in de bir kenef dâvâsı var

Ta mayısta vaz'-i imzâ et bunun târîhine

Cünkü böyle bk. işin anhâsı var, minhâsı var!

 

 

   Copyright @ Süleyman Ateş