Umre izlenimleri: Suudilerin uygulamaları
Cuma, 01 Mart 2013 00:00

Umre izlenimleri: Suudilerin uygulamaları

Hayırlı bir gece geçirmenizi temenni ederiz.

Suudi Arabistanda ozel istekle çalıştığınızı ve orada tutulmak istendiginiz halde, devletimizin de sizi Turkiye'de istemesi üzerine dönüş yaptınız, okuduklarımız yanlış değilse; buralarda da iyi tecrübeniz olduğunu biliyoruz. Umre'deki izlenimlerimizi de sizinle paylaşmak istedik;

1) Başkaları namına umre yapanlar var, böyle bir şeyin yeri var mı?

2) İkindi ve yatsıda Suudi Arabistanlılara dikkat ettik, genelde 2 rekat sünnet kılıp, yatsının farzı ardından bir şey kılmadıklarına rastladık, yatsının son sünnetini ve vitri evde mi kılıyorlar ya da uygulamıyorlar mı?

3) Bizlere öğrettiğiniz ayaklara mesh olayı burada zaten uygulanıyor. Bizim insanımız bu konuya fazlaca tepki veriyor sanırım, biz de, sizden bunu ilk oğren­diğimizde "yok canım, bu işin hakikati bu muymuş, cidden olabilir mi" demiştik. Buradaki çoğu kardeşlerimiz; "siz onlara uymayın, onların abdestleri, abdest olmuyor" diyor. Bizim halkımız suyun menbaından daha iyi mi tanıyor suyu?

4) Sizin bahsettiğiniz gizli şirk olayıyla alakalı olarak; insanların bazıları kabe'ye yapışıp elleriyle sarılarak dua ediyorlar; bize yatırlardan bir şey istemekle arasında pek farkı yok gibi geldi... Hatta bu konuya benzer şekilde Uhud savaşı gazisi sahabelerin (r.a.?) bulunduğu mezarlık etrafina Suudi Hükumeti uyarı için görevliler koymuş; sizi tutup şöyle diyorlar;"sakın Allah'tan başka kimseye dua edip, bir şey istemeyin, bu şirk koşmaktır; bu mezarlıktakilere sadece selam verip, onlar için Allah'tan rahmet dileyin; bizler burada oturup ellerini açıp, onlardan istekte bulunanlara rastlıyoruz; siz sakın onlar gibi şirke sapmayın" tarzında anlatımları vardı.

4) Yine sizin anlattığınızı hatırladığımız; bir veli zatın Ka’be'de yaşadığı bir olayda, Kâbe’de en yakın namaz kılmaktansa insan kalbini kırmamanın daha önemli olduğu gibi bir anektod vardı (yanlışımız varsa, kusurumuza bakmayın). Burada insanların büyük bir kısmı birbirine saygısız davranıyor, ezilenler, düşenler, Hacer'ul esvede sarılıp bırakmayanlar, ite kaka namazdan sonra, Hatim içine girip namaz kılmaya çalışanlar (2 defa bizde girebildik ama, sinirlenmeyip, kendimize hakim olabilmek için, la havleler havalarda uçuştu tabiri caizse), bu olaylarda bakış açımız nasıl olmalı?

5) Tavaf için asıl Kâbe sınırının Makam-i İbrahim olduğu ve aslında bunun çevrelediği çember içinde kalınmasının daha makbul olduğu söyleniyor; o zaman bırakın bu sınırın dışındaki tavaf alanını; zaten kapalı alandaki mescitte 1., 2. ve 3. katlarda tavaf yapmanın hiçbir anlamı kalmıyor mu?

6) Memleketimizde son seneler içinde oldukça yaygınlaşan ve sizin de bazen yer verdiğiniz Helal gıda konusunda; burada hiçbir üründe Helal sertifikası göremedik. Büyük marketlerde bizdekine benzer şekilde etler Arjantin-Brezilyadan geliyorsa buradakiler ne yapacak? Ketçap, süt, peynirde helal damgası da yok, ne olacak? Ayrıca gördüğümüz kadarıyla, bizdekine benzer şekilde, Batı özentisi bir yaşam da hâkim gibi, batılı markalarda bu yer alıyor; burada ve bizde neye dikkat edeceyiz, edecekler?

Kendinize iyi bakmanız ve sağlıkla, sıhhatle, afiyette olmanız dileğiyle, saygılarımızı sunar, ellerinizden öperiz. Dualarımızdasınız.

Saygılar-selamlar...

Cevap: Suudilerin manevi alanda, tasavvufa ilişkin konularda kurulukları vardır ama dini uygulamalarda onlar Kitaba ve Sünnete yani dinin ruhuna uyarlar, uydurmalara değil. Onların uygulamaları doğrudur. Bizdeki uygulamaların birçoğu katmalarla aslından saptırılmış, şirke de belenmiştir. Tespitleriniz yerinde gördüğünüz uygulamalar doğrudur. Vitir, sünnettir. Mü'minler farzı kılmakla yükümlüdür. Sünnetler, Peygamberimizin kıldığı nafilelerden ibarettir. Peygamberimiz bunları sürekli değil, zaman zaman kılmıştır. Biz bunları sürekli hale getirmekle farz yapmış oluyoruz. Bunları kılmak sünnet olduğu gibi zaman zaman kılmamak da sünnettir. Elbette dinin ruhu ahlaktır, nezakettir. Kâbe’yi öpmeye çalışırken şunu bunu itmenin, incitmenin, itip kakmanın Hacer'i öpmenin sevabından çok daha büyük günahtır. Ne yapacaksın, insanımızın anlayışı budur işte.

Kaldı ki orada gördüğünüz sade uygulamalar hemen bütün fıkıh mezheplerinin görüşüdür ama gelenekler bu görüşleri çarpıtıp hurafelere belemiştir. Allah umrenizi kabul etsin, umre farz değildir ki umre yapamayanlar yerine bedel umre yapılabilsin. Boş işlerle uğraşıp duruyoruz. Selamlar.

 

 

   Copyright @ Süleyman Ateş