Namazların kazası (1)
Cumartesi, 23 Şubat 2013 00:00

Namazların kazası

(...dünden devam)

Emredilen şeyin yerine getirilmesi üç türlüdür: Eda, kaza, i'âde. Namazı vaktinde kılmak eda, vaktinde kılınmayan namazı sonradan kılmak kaza, aynı namazı vakti içerisinde veya vaktinden sonra herhangi bir halden ötürü yinelemek de iadedir.

Kaza: Vaktinde farz veya vacib olan namazın mislini ödeyerek üzerinden düşürmektir. Farz veya vacibin aynını yapmak eda, mislini yapmak da kazadır. Vaktinde kılınan namaza vaktiyye, kazaya kalan namaza fâite çoğulu fevâit denilir.

Vaktinde kılınmamış olan beş vakit farz namazların kazası farz, vitri vâcib sayanlara göre vitrin kazası vâcib, sünnetlerin kazası da sünnet olur.

Burada bir hususa dikkati çekmek isterim: Peygamber (s.a.v.): "Bir namazı unutan, hatırladığı zaman onu kaza etsin. O namazın başka keffâreti yoktur." (Buhârî, Müslim. el-Muntekā min Ahbâri'l-Mustafâ: 1/236, h. 609) buyurmuştur.

Ebû Katâde'nin rivayetine göre de Peygamber (s.a.v.), uyku dolayısıyle namaz kılamadıklarını söyleyenlere: "Uykuda kusur yoktur, kusur uyanıklık halinde olur. Biriniz namazı unutur, ya da uyku sebebiyle kılamazsa, hatırladığı zaman o namazı kılsın!" (Nesâ'î, Tirmizî; el-Munteka: 1/236, h. 612) demiştir.

Başka bir rivayette de bir seferden dönerken uyku dolayısıyla sabah namazına uyanamayan Allah Elçisi ve arkadaşları, güneş doğup yükseldikten sonra Bilâl ezân okumuş, iki rek'at sünnetin ardından kamet getirerek sabah namazını cemaatle kılmışlardır. Sonra arkadaşları:

"– Yâ Resûlallah, bu namazı yarın vaktinde iade etmeyelim mi? diye sormuşlar, Allah'ın Elçisi,

– Rabbiniz sizi ribâdan men'ederken kendisi sizden ribâ mı alacak? Buyurmuştur.” (İbn Hanbel, Müsned; el-Munteka: 1/237, h. 614 )

Hendek Savaşında da iki veya dört namazı kılamayan Allah Elçisi, geceleyin bu namazları hep birlikte sırasıyla kıldırmıştır (el-Munteka: 1/239).

Bu konudaki hadîslerden, unutularak veya herhangi bir özürle vaktinde kılınmayan namazların, hemen kaza edileceği ve üzerinde kılamadığı namazlar olduğu halde ölen kimsenin yerine, namazlarının kaza edilemeyeceği ve bunlar için keffâret (fidye) verilmeyeceği anlaşılır. "O namazların, bundan başka keffâreti yoktur" cümlesi bunu gösterir.

Peygamber'in kaza edilmesini emrettiği namazlar, unutmak, uyku gibi bir özür dolayısıyle kılınamayan namazlardır. Bunların kazası lâzımgelir. Fakat özürsüz olarak bile bile namaz kılmayan kimsenin bu namazlarını kaza etmesi gerekip gerekmeyeceği konusunda görüş ayrılığı varsa da hadîslerin metninden sadece bir özür dolayısıyle kılınamayan namazların kazasının gerekeceği, özürsüz olarak kılınmayan namazların, kazasının lâzım gelmediği, son derece büyük günah olan namazı terk etmekten dolayı Allah'a tevbe ile af ve mağfiret dilemek gerektiği anlaşılır. Şevkânî de Neylu'l-Evtâr’ında: "Uzun araştırmasına rağmen kasten kılınmayan namazların kazasının gerektiği hakkında geçerli bir delil bulamadığını" belirtmektedir (Neylu'l-Evtâr: 2/25).

40- 50 yaşlarında gelip Müslüman olanlar, daha önceki dönemlerinde yapmadıkları ibadetleri yapmakla yükümlü değillerdir, İslâm olmaları, önceki günahlarını siler. Uzun süre namaz kılmayıp daha sonra namaza başlayan da, ömrünün ileri bir döneminde Müslüman olan kimsenin durumuna benzer. O kimsenin, geçen dönemlerindeki namazlarını kaza etmesi, büyük bir zorluktur. Zaten onların, tevbe ve istiğfardan başka keffâreti de yoktur. İmam Ahmed ibn Hanbel'e göre kasten namazını kılmayan kimseye kaza gerekmez. Çünkü bu adam mürted olmuştur. Tevbe eden mürtedde, terk ettiği namazları kaza etmesi emredilmez.

Nasıl yıllarca yıkanmayan insanın, daha sonra yıkanmayı âdet edinip temizliğe başlayınca eski yıkanmamalarını kaza etmesi mümkün değilse, uzun yıllar kasten yapılmayan ibadetlerin de kazası gerçekte mümkün değildir. Kaza diye yapılan, aslında şimdiki halde bir ruh temizlemesidir. Eski hatâ ve kusurlara tevbe edip bundan sonra ibadetine devam etmelidir.

(devamı yarın..)

 

 

   Copyright @ Süleyman Ateş