Namaz kılmayanın hükmü (3)
Cumartesi, 02 Şubat 2013 00:00

Namaz kılmayanın hükmü (3)

(...dünden devam)

Sorunun özünü kavrayamamış olan bu zat, kavramları birbirine karıştırmıştır. İşin doğrusu şudur: Dini emirleri kabul etmekle beraber pratiği olmayan, yani namaz kılmayan, oruç tutmayan insan, inanç açısından mü’min ise de pratik açısından Müslim (pratik olarak İslâm’ı uygulayan) değildir. Kasten namaz kılmayan kimse, namazın farz olduğunu inkâr ederse zaten din uzmanlarının oybirliğiyle dinden çıkar. Ama farziyyetine inandığı halde tembellikle namaz kılmayan kişi, Kur’ân’a göre eylemli Müslüman sayılmaz.

İman başka, İslâm başkadır. İman, Allah’a ve Peygamber’in söylediklerinin doğruluğuna inanmaktır. İslâm ise inancının gereklerini yerine getirmek, yani dinin emir ve yasaklarını uygulamaktır. Müslim, Allah’a teslim olan, O’nun emirlerine uyan, inancının gereklerini uygulayan kimse demektir. Bu bakımdan her Müslüman aynı zamanda mü’mindir ama her mü’min, aynı zamanda müslim (Müslüman) olmayabilir. İşte inandığı halde inancının gereklerini yerine getirmeyen, namaz kılmayan, oruç tutmayan ve benzeri eylemleri yapmayan insan mü’min ise de uygulama açısından Müslim değildir. Nankörlük anlamına gelen bu küfür, inançsızlık mânasına gelmez. Dinin emirlerini yerine getirmeyen, pratiği olmayan anlamındadır. Musallî, namaz kılan insan demektir. Müslim (Müslüman) de dinin emirlerini uygulayan insandır.

Bu izah, pratikte ne anlama gelir?

Özürsüz olarak yıllarca namazını kılmayan insan, mü’min ise de uygulama açısından Müslim (Müslüman) sayılmaz. Şimdi bu insan, namaza başlayınca işte o zaman hem mü’min, hem de Müslim (Müslüman) olur.

Nasıl yeni Müslüman olan kimseden geçmişteki ibadetlerinin kazası istenmezse, 35 yahut 50 yaşında namaza başlayan kimseden de geçmişteki namaz ve ibadetlerinin kazası istenmez. O kişinin Allah’tan af dilemesi gerekir.

İbadet manevi yıkanma, arınma demektir. On yıl hiç yıkanmamış olan kimse, bu kirlilik halinden pişman olup yıkanmaya başlarsa geçmiş yıllarda yıkanmamasını kaza mı eder? O geçti. Namaz, ibadet Allah’a yönelmedir. Şu kadar sene namaz kılmadım, kaza etmem gereken namaz sayısı ne kadardır şeklinde ince hesaplamalara, girmeğe yahut sünnet yerine kaza kılmaya falan gerek yoktur.

Zaten namaz Allah’a yönelmedir. Sünneti, farzı din uzmanları ortaya çıkardılar. Peygamberimiz farz, sünnet diye niyetlerle namaz kılmadı. Onun cemaatle kıldığı namazlara sonradan farz, kendi başına kıldığı namazlara da sünnet dediler.

Resûlullah Efendimiz, ümmeti için daima kolaylığı istemiştir. Diyor ki: "Siz gücünüz yettiği kadar ibadet yapınız. Vallahi siz usanmadıkça Allah usanmaz. Allah'a en sevimli amel, sahibinin devam ettiği ameldir." (Riyâzu's-Sâlihîn, bâb fî'l-iktisâdi fît'tâ'ah, s. 74. Mısır Baskısı. 1379/1960)

"Din kolaylıktır. Dinde hiç kimse ileriye gitmek (aşırı amel yapmak) istememiştir ki din ona galip gelmiş olmasın, onu âciz bırakmış olmasın. Böyle olunca orta gidin (matlûbunuz olan ameli tam ifa edemediğiniz vakit ona şükretmekle yetinin). Böyle yaparsanız size müjde olsun. (Amelin azına da çok sevap verilir. Yola çıkarken) sabah akşam seferinden, biraz da gece yürüyüşünden faydalanın (da kendinizi yormayın)." (Aynı eser, s, 75)

Bu hadîs, ibadet ile Allah'a yaklaşmayı seyahate teşbih etmektedir. Nasıl sabah, akşam ve gece yol gitmeğe uygun ise bu vakitlerde ibadet de öyle uygun ve feyizlidir.

 

(devamı yarın..)

 

 

   Copyright @ Süleyman Ateş