Allah adı ve Namaz *** Şafiî mezhebinde kefaret?
Pazar, 07 Ekim 2012 00:00

Allah adı ve Namaz

Merhaba Hocam. Size iki sorum olacak;

1) Allah kelimesini kullanırken Tanrı diyebilir miyiz?

2) Yanlışlıkla zamanı dışında kılınan namaz kabul olur mu?

Şimdiden teşekkürler.

Cevap:

1) Allah kelimesi yerine Tanrı kullanabilirseniz eğer kastınız evrenin yaratıcısı ise fark etmez. Tanrı da deseniz, Khoda da deseniz, Allah da deseniz aynı kapıya çıkar. Herkes kendi diliyle evrenin yaratıcısına bir isim vermiştir. Şairin dediği gibi "Cümlenin maksudu bir amma rivayet muhtelif" yani söylemler farklı.

2) Kur'ân'a göre yanılarak yapılan eylemlerden ötürü sorumluluk yoktur. Yanlışlıkla vaktinden önce kılınan herhangi bir namazı da yüce Allah kabul eder. Yeter ki ibadet yürekten ve içtenlikle yapılmış olsun. Yalnız insanlar kabul etmezler. Bunu bir sofuya sorarsan sana olmaz der. Onun için kimseye sorma, Allah kendisine yönelen kulunu kabul eder. Esasen vakitler de bir disiplin içindir. Yoksa her vakit Allah'ın anılması gerekir. İbadet için vakit o kadar önemli değildir. Bundan ötürü namazları bazen öne alma yahut erteleme şeklinde birleştirmek de mümkündür.

 


 

Şafiî mezhebinde kefaret?

Sayın Hocam, ben 1926 doğumluyum ve Şafii mezhebindenim. Yaşadığım yıllar boyunca bilip bilmediğim birçok hatalarım olabilir ve bunlarla ilgili üzerime düşen bir kefaret borcu var diye biliyorum. Size sormak istediklerim şunlardır; Şafii mezhebine göre üzerime bir kefaret düşerse, bu kefareti ölümümden önce dağıtabilir miyim? Bu caiz midir? Şafii mezhebinde kefaret olarak buğday dağıtılırdı, buğday yerine nakit para dağıtmam mümkün müdür?

85 yaşında bir erkek olduğum dikkate alınınca, üzerime düşen kaç yıllık kefaret borcu bulunmaktadır? Sorularımı yanıtlayıp kefaret konusunda beni aydınlatırsanız çok sevinirim. Şimdiden teşekkürler. Allah'a emanet olun. ..Osman L.

Cevap: Değerli Osman Bey, keffaret, yapılan yeminin gereğini yapmamaktan yahut karısına zıhar yemini yapmaktan ve benzeri bir dini kusurdan ileri gelir. Ve kişinin hayatında kendi eliyle yerine getireceği bir şeydir. Mesela Ankara'ya gitmeyeceğim diye yemin eden kimse, sonradan Ankara'ya giderse yeminini bozmuş olur. Bunun için ya on fakiri yedirmek veya giydirmek veya ardı ardına üç gün oruç tutmak suretiyle keffaret vermiş olur. İşte geleceğe ait yemini bozmanın keffareti budur. Bu husus Kur'ân'ın emridir. Hata ile adam öldürmüş olan da keffaret olarak iki ay ardı ardına oruç tutar. Karısına “senin sırtın, bana anamın sırtı gibidir” diyen kimse de tekrar karısına dönebilmek için iki ay oruç tutar. Ramazan orucunu yemiş olan kimse de ramazandan sonra yediği gün kadar oruç tutar. İşte keffaret bunlardır. Bunlar Kur'ân'ın emridir. Bu konuda mezhepler arasında ayırım yoktur. Çünkü kimse Kur'ân'ın açık hükmü karşısında farklı bir yorum yapamaz. Şimdi siz eğer hayatınızda bu sayılanlardan birini yaptınızsa elbette hayatınızda bunların keffaretini yerine getirirsiniz, oruç tutarsınız yahut fakirlere yardım edersiniz. Ama böyle bir şey yapmadınızsa size keffaret gerekmez. Elinizden geldiğince hatalarınıza tevbe istiğfar ile Allah'tan af dilersiniz. Yapacağınız keffaret değil, tevbe ve istiğfardır. Allah sağlık ve afiyet versin efendim.

 

 

   Copyright @ Süleyman Ateş