HOLLANDA ANILARIM (8) (...dünden devam)
Konuşmamın Türkçesi
Bütün Hak Dostlarına,
Değerli kardeşlerim, toplumda büyük kirlenme var. Bu kirlenmenin verdiği huzursuzluk ve bunalımdan herkes dertli, şikâyetçi. Bize göre huzursuzluğun kaynağı inancın, ahlâkî değerlerin zayıflamasıdır. Dinimizde ibâdet çevre temizliğinin esası olan beden temizliği ile başlar. Allah’ın, Peygamberine ilk emirlerinden biri, elbisesini temizleyip, kirden, pislikten uzak durmasıdır (Müddessir Suresi: 4. âyet). Bu mânevî kirlerden, dolayısıyla huzursuzluklardan, dertlerden kurtulmak için doğru imana ve güzel ahlâka sarılmak, köklü değerlerimize dönmek gerekir. Ahlâkın temeli dindir, imandır. Dinsel temele dayanmayan kuru ahlâk kuralları, yaptırıcı ve kalıcı olmaz. İşte biz, birkaç bilim adamı, toplumdaki kirlenmeyi ve çözülmeyi önlemek, doğru İslâm’ı ve onun evrensel mesajını öğretmek amacıyla “Avrupa İslâm Üniversitesi”ni kurmuş bulunuyoruz. Böyle bir müesseseyi desteklemek her Müslüman’ın, hattâ, insanlar arasında huzur ve barışın sağlanmasını arzu eden sağduyu sahibi her insanın görevidir. Kur’ân’ın baş ilkesi olan tevhîd güzel ahlâkın ve ebedî mutluluğun ana kaynağıdır. Tevhîd, Allah’ı tek tanrı kabul etmek, O’ndan başka tanrı tanımamaktır. Tevhîd inancı, hayata geçirilince İslâm adını alır. İslâm’ın iki anlamı vardır: Biri sadece Allah’a teslîm olmak, yalnız O’na kulluk etmek, diğeri de barış, esenlik, dirlik, düzenliktir. Allah’a teslîm olmak, kulu barışa, esenliğe, dirlik düzenliğe götürür. Müslüman insan, kendi ruhuyla, Yaratanıyla ve çevresiyle barışık olan insandır. “Ey inananlar, hepiniz birlikte İslâma girin, şeytânın adımlarını izlemeyin, çünkü o size apaçık düşmandır.” (Bakara Suresi: 208) âyetinde yüce Yaratıcı, kullarını barış içinde olmaya, şeytana uyup kavgalara girmemeğe çağırmaktadır. Peygamberimiz de Müslüman’ı, “İnsanların, elinden dilinden zarar görmediği insan” olarak tanımlamıştır. Müslüman saldırmaz, barışır, gönül kırmaz, onarır. Yaratıkların gerisinde Yaratan’ı gördüğü için haksız yere onları kıranın, Allah’ı inciteceğini anlar. “Verây-i halk Hak’tır, Attığın taş, incitir Hakk’ı!” dizesinde anlatılan gerçek uyarınca yaratıklara haksız taş atmaz, iftira etmez. “Yaratılanı sevdim, Yaratandan ötürü!” der. İşte dinin özü bu barış ruhu, yani İslâm’dır. Kur’ân, bütün tevhîd ehlini kucaklar, kardeş görür. Peygamberimizin davranışı bizim için örnektir. O, Uhud Savaşı’nda attıkları oklarla dişini kıran, başını yaralayan düşmanlarına dahi duâ etmiş: “Allahım, kavmimi doğru yola ilet, bunlar bilmedikleri için böyle yapıyorlar!” demişti. Kendisinden, düşmanlara bedduâ etmesini isteyen bir sahâbîsine: “Ben la‘netçi olarak değil, dâvetçi ve âlemlere rahmet olarak gönderildim!” buyurmuştu. Tüm insanlığı kucaklayan Kur’ân Mesajının samimi hizmetçileri olarak toplumun her kesimine hitab ediyor, Allah’ın hiçbir kulunu, O’nun rahmetinden dışlamıyoruz. Amacımız gazab, hışım olmak, insanların evlerini başlarına yıkmak değil; Allah’ın tüm yaratıklarını rahmet ile kucaklamak, umutsuzluk değil, umut vermektir. İlâhî sevgi ile beslenmeyen gönüllerde huzur ve saâdet olmaz. Bugün toplumu canavar gibi saran bencillik, kibir, gurur, hırsızlık, yalan, rüşvet, devlet parasını çar çur etme, açgözlülük hep bu sevgi eksikliğinden kaynaklanır. Gönüllerde erdem, ancak Allah sevgisi ve korkusu ile filizlenir. Toplum gerçek dinden ve din bilgisinden uzaklaştıkça ruhtaki boşluğu ya insanlığı felâkete sürükleyen uyuşturucu, alkolizm, kumar gibi çeşitli kötü alışkanlıklar doldurmakta; ya da muhtelif dini kisveler altında yayılan bağnazlık, aşırılık, dünyayı düşmanlığa, kültürler arası çatışmalara yuvarlamaktadır. İnsanın erdem sahibi, mutlu ve huzurlu olabilmesi için İlâhî rahmet denizinin içinde yaşadığının bilincinde olması gerekir. Bu bilinç insanı mekârim-i ahlâkın (güzel ahlâkın) doruğuna çıkarır. Son Peygamber Hz. Muhammed (s.a.v.), diğer peygamber kardeşleri gibi insanlığa, insan-ı kâmil (olgun insan) olmanın reçetesini sunmuştur. Bu reçete Tanrı’nın son mesajı Kur’ân’dır. Muhammedî hidâyetin ve ahlâkın yöntemini açıklayarak melek-insan toplumunu oluşturmayı amaçlayan Kur’ân’ın temel hedefi, her türlü iyiliğin ve fazîletin kaynağı olan Allah sevgisini gönüllere yerleştirmektir. İşte “Avrupa İslâm Üniversitesi”, Kur’ân ahlâkının temeli olan Allah sevgisini gönüllere yerleştirmenin yöntemlerini öğretmeyi üstlenmiştir.
Değerli kardeşlerim, eğer köhne düşüncelerin değil, Kur’ân’ın aydın düşüncesinin; bölücü akımların değil, birleştirici, bütünleştirici İslâm’ın yayılmasını; aşağılayıcı ve saldırgan değil, hoşgörülü, yüksek karakterli nesiller yetiştirecek aydın, faziletli din bilginlerinin yetişmesini istiyorsanız “Avrupa İslâm Üniversitesi”ne maddeten ve mânen destek olunuz. Hiç kuşkusuz “Allah(ın dinin)a yardım ederseniz, Allah da size yardım eder!” (Muhammed Suresi: 7. âyet)
Allah doğruların ve Hak dostlarının yardımcısıdır.


(devamı yarın...)
|