HOLLANDA ANILARIM (4) PDF 
Cuma, 18 Temmuz 2025 00:00

HOLLANDA ANILARIM (4)

(...dünden devam)

Ne merasim ne resmi bir şey. Sadece bize destek sözü verdiler. İçişleri Bakanlığından da, İslâm Üniversitesinin tanınması için bakanlıkça bir sakınca olmadığı hakkındaki yazıyı gösterdiler.

Ezher’le görüştükten sonra Süleyman Damra’ya:

– Kardeşim, ben yarın döneceğim. Rektörlükten de ayrılacağım. Hocalığım devam edebilir. Ama hakim olamadığım yerde idareci olamam.

Cumartesi dönmem gerekirken üç gün önce, çarşamba günü Mısır’dan ayrıldım.

Mısır ziyaretini yarıda kesip Hollanda’ya döndüm. Üç gün sonra da Damra döndü. Pazartesi günü, kendisiyle yaptığımız hocalık ve rektörlük sözleşmesini kendisine iade ettim. Üzüldü. Ben eve geldikten sonra telefon etti. Kararımı bir daha gözden geçirmemi rica etti. Kararımın kesin olduğunu söyledim ve vedalaşıp ayrıldım.

AVRUPA İSLÂM ÜNİVERSİTESİNİN KURULUŞU

Ahmet Ağırakça ve Nedim Bahçekapılı, bir vakıf kurmak üzere avukattan randevu almışlar. Vakfın başkanı benim olacağımı söylüyorlar; fevkalade samimi görünüyorlardı.

Biz üç kişi: Ben, Prof. A. Ağırakça ve Nedim Bahçekapılı, bir vakıf kurmak üzere noterliğe başvurduk. Noter gerekli işlemlerin yapılacağını söyledi. İki arkadaş, bütün gelişmelerden beni haberdar edeceklerini söylediler. Böyle bir durumda Türkiye’ye döndüm.

Ben döndükten sonra Arap hocalarla görüşmüşler. Bizim konuşup kararlaştırdığımızdan farklı bir kurucular hey’eti oluşturulmuş. Beş kişi: Ben, Ağırakça, Nedim Bahçekapılı, Fas’lı Marzuk ve Bağdâdî. Bir de Hollandalı Meuleman.

Mütevelli hey’etini 11 kişiden oluşturmuşlar. Hollandalı Meuleman başkan. Üyeler: Süleyman Ateş, Nedim Bahçekapılı, Ahmet Ağırakça, Marzuk, Bağdâdî, İbrahim Budak, Beşir Eryar­soy, Kürdî ve Suriyeli bir kişi daha var ama hatırlamıyorum. Bu hususta bana hiçbir bilgi vermediler. Fakat yazdıkları tanıtma yazılarında ve kurucular listesinde hep benim adım başta.

TÜRKİYE’YE DÖNDÜM

Yazlıkta her sabah erkenden (7-8) sularında denize giriyordum. Bir hafta sonra kendimde bayağı bir dinçlik, zindelik hissetmeğe başladım. İki yıl aradan sonra aile tekrar, geçici de olsa birleşmişti. Gülen ve ağlayan çocukların sesleri, cıvıl cıvıl ötüşen kuşların seslerine karışıyor, denizin hışırtısını yalayan sabah yeli, evin içini kekik ve çeşit çeşit çiçek kokularıyla dolduruyordu.

Yalnız özellikle gün batımına doğru atağa kalkan sivrisinekler vücudumuzu şişliyor, özellikle beni çok rahatsız ediyordu. Bazen her gün, bazen gün aşırı ilaçlasalar da yine bir iki sivrisinek sizi tedirgin etmeğe yetiyordu.

(devamı yarın...)

 

 

   Copyright @ Süleyman Ateş