HIRS (5) |
Cuma, 23 Mayıs 2025 00:00 | |||
HIRS (5)(...dünden devam) Hizmetçisinin gönlünde, onu kendisine hizmete yöneltecek kadar, arkadaşının gönlünde onu kendisine arkadaş ettirecek kadar bir sevginin bulunması; hocasının gönlünde kendisini eğitip yetiştirecek kadar bir değerinin bulunması elbette gereklidir. Öyle olmazsa ne hizmetçi kendisine hizmet eder ne arkadaşı kendisiyle arkadaşlığını sürdürür, ne de hocası kendisini eğitip yetiştirir. Demek ki amaca erişme aracı olan mal ve câh (mevki) kötü değildir. Ancak bunların bizzat kendilerini amaç edinmek kötüdür. Bunları araç bilerek kendisine yeteri kadar mal ve câh almalı, sınırı aşmamalı; bunları elde etmek için helâl, harâm demeden her çareye başvurmamalı; ancak mübâh vasıtalarla mal ve mevki kazanmalıdır. Şâyet bu iki eğilim, nefis gibi kendi başına bırakılırsa insanı insanlığından çıkarıp gözünün iliştiği her canlıyı parçalayan bir canavar yapar. Mal ve mevki hırsının tedâvîsi: Mal sevgisinin iki nedeni vardır: 1) Mal ile arzularına ulaşabilmek, 2) malın bizzat kendisini sevmek. İnsan, ömrünün sınırlı olduğunu, ecelin çok yakında olabileceğini, ömür ne kadar sürse de bir gün tükeneceğini düşünerek aşırı mal sevgisinden kurtulabilir. Aza kanâat, sabır, çok zengin kişilerin ölüp gittiklerini, mallarının başkalarına hattâ düşmanlarının eline geçtiğini düşünerek mal hırsından kurtulabilir. Mal, ihtiyacı karşılamak içindir. İhtiyacı kadarını aldıktan sonra fazlasını hayr yolunda harcamalıdır. Kişi, basîret nûru ile âhiret için mal harcamanın, mal yığmaktan iyi olduğunu anlarsa akıllı kişinin yüreğinde malı harcama arzusu ağır basar. Mevki ise, ölümden sonra da sâhibine yarar sağlayacak kalıcı şeylerden değildir. Yeryüzündeki bütün insanlar kendisine secde etmiş olsa dahi elli yıl sonra ne secde eden kalır ne de secde edilen. Kendisinin durumu da daha önceki mevki sâhiplerinin durumu gibi olur. İşte bunu düşünmek, şu geçici dünyâ mevkii uğruna, ebedî hayatın mutluluğunu sağlayacak faziletleri bırakmanın doğru olmadığı kanısına götürür. Gerçek fazîlet ve olgunluğu, hayâlî kemalden ayırdeden kimsenin gözünde mevkiin değeri küçülür. Bu da ancak âhirete, açıkça görür gibi; ölüme, vukubulmuş gibi bakan insanlarda olur. Fakat insanların çoğunun gözü uzakları göremez, sadece dünyâyı, şu yakın hayatı görür. Öyleleri dünyâyı âhirete yeğlerler; geçiciyi ebedîye tercih ederler. Bunun için yüce Allah: "Hayır, siz dünyâ hayatını yeğliyorsunuz. Oysa âhiret daha hayırlı ve daha kalıcıdır!” (A’lâ: 8/16-17), "Hayır, siz şu çabuk geçen(dünyây)ı seviyorsunuz da âhireti bırakıyorsunuz" (Kıyamet: 31/20-21), "Bunlar, şu çabuk(geçen dünyây)ı seviyorlar da ötelerindeki ağır bir günü bırakıyorlar!" (İnsan: 90/27) buyurmuştur.
(devamı yarın...)
|