HIRS (1) |
Pazartesi, 19 Mayıs 2025 00:00 | |||
HIRS (1)وَمَآ اَكْثَرُ النَّاسِ وَلَوْ حَرَصْتَ بِمُؤْمِنِينَ : (Ey Muhammed,) Sen ne kadar istesen de insanların çoğu inanmazlar! (Yûsuf: 53/103) اِنْ تَحْرِصْ عَلَي هُدَاهُمْ فَاِنَّ اللهَ لَا يَهْدِي مَنْ يُضِلُّ وَمَا لَهُمْ مِنْ نَاصِرِينَ : Sen onların yola gelmelerini ne kadar istesen de, Allah şaşırttığını yola getirmez; onların bir yardımcıları da yoktur. (Nahl: 70/37) âyetlerinde Hz. Muhammed, kavminin inanmalarına ne kadar harîs olsa da onların çoğunun inanmayacakları; Allah'ın şaşırttığının yola gelmeyeceği; onların bir yardımcısının da olmayacağı belirtilmektedir. Bu âyetlerden, Hz. Muham-med'in, toplumunun inanmasını ne kadar çok istediği, bu isteğin ondan bir tutku olduğunu göstermektedir. " لَقَدْ جَآءَكُمْ رَسُولٌ مِنْ اَنْفُسِكُمْ عَزِيزٌ عَلَيْهِ مَا عَنِتُّمْ حَرِيصٌ عَلَيْكُمْ بِالْمُؤْمِنِينَ رَؤُفٌ رَحِيمٌ: Andolsun, içinizden size öyle bir Elçi geldi ki sıkıntıya uğramanız ona ağır gelir; size düşkün, mü'minlere şefkatli, merhametlidir." (Tevbe: 113/128) âyetinde de peygamberin kavminin doğru yola gelip maddeten ve ma‘nen yükselmesine olan tutkusu dile getirildiği gibi, "Biz bu Kur'ân'ı, sana sıkıntı ve üzüntü çekmen için indirmedik." (Taha: 2), "Herhalde sen, onlar bu söze inanmıyorlar diye üzüntüden kendini helâk edeceksin!"(Şuarâ’: 47/3, Kehf: 69/6) âyetlerinde de vurgulanmıştır. وَلَنْ تَسْتَطِيعُوا اَنْ تَعْدِلُوا بَيْنَ النِّسَاءِ وَلَوْ حَرَصْتُمْ فَلَا تَمِيلُوا كُلَّ الْمَيْلِ فَتَذَرُوهَا كَالْمُعَلَّقَةِ وَاِنْ تُصْلِحُواَوَتَتَّقُوا فَاِنَّ اللهَ كَانَ غَفُورًا رَحِيمًا : Ne kadar isteseniz de kadınlar arasında (tam) adâlet yapamazsınız. Öyle ise (birine) tamamen yönelip ötekini askıda (kocasızmış) gibi bırakmayın. Eğer arayı düzeltir, sakınır-sanız, Allah bağışlayan, esirgeyendir. (Nisâ: 98/129) âyetinde kişi ne kadar istese de kadınlar arasında tam adâlet yapamayacağı belirtilmektedir. وَلَتَجِدَنَّهُمْ اَحْرَصَ النَّاسِ عَلَي حَيَاةٍ وَمِنَ الَّذِينَ اَشْرَكُوا يَوَدُّ اَحَدُهُمْ لَوْ يُعَمَّرُ اَلْفَ سَنَةٍ وَمَا هُوَ بِمُرَحْزِحِهِ مِنَ الْعَذَابِ اَنْ يُعَمَّرَ وَاللهُ بَصِيرٌ بِمَا يَعْمَلُونَ : Onları, insanların hayâta en düşkünü, ortak koşanlardan daha tutkunu bulursun; her biri, bin yıl yaşatılmasını ister. Oysa yaşatılması, onu azaptan uzaklaştıracak değildir. Allah ne yaptıklarını görüyor. (Bakara: 92/96) âyetinde de Yahûdîlerin dünyâ hırsı, çarpıcı bir üslûb ile anlatılmaktadır. "وَلَتَجِدَنَّهُمْ اَحْرَصَ النَّاسِ عَلَي حَيَاةٍ وَمِنَ الَّذِينَ اَشْرَكُوا: Onları, insanların hayâta en düşkünü, ortak koşanlardan daha tutkunu bulursun;" cümlesinde iki anlam muhtemeldir. Birincisi meâlde yazdığımız gibi "Onları, insanların hayâta en düşkünü bulursun. Onlar ortak koşanlardan daha çok yaşamaya düşkündürler." İkinci ihtimale göre cümle hayâtta bitmekte, sonra yeni bir cümle başlamaktadır. Anlam şöyledir: "Onları, insanların hayâta en düşkünü bulursun. Müşriklerden de öyleleri vardır ki her biri bin yıl yaşatılmasını ister." Bu takdirde bin yıl yaşatılmak isteyecek kadar hayâta düşkün insanlar, Yahûdîler değil, müşrikler olmaktadır.
(devamı yarın...)
|