DÜNYANIN YUVARLAKLIĞI (2) |
Pazar, 12 Ocak 2025 00:00 | |||
DÜNYANIN YUVARLAKLIĞI (2)(...dünden devam) Dünyanın, Ekseni Etrafında Dönmesi: Neml Sûresinin 88’nci âyeti, dağların bulutlar gibi yürüdüğünü söylüyor: “Görüp de donuk sandığın dağlar, bulutun yürümesi gibi yürümektedir. (Bu,) Her şeyi gayet iyi yapan Allah'ın yapısıdır. O, yaptıklarınızı haber almaktadır." (Neml: 48/88) Neml Suresinin 88. âyetinde: "Görüp de donuk sandığın dağlar, bulutun yürümesi gibi yürümektedir” söyleminden, dağların hareketsiz görünmesinin, aslında gerçek değil, yanlış bir sanıdan ibaret olduğu anlaşılır. Dağların hareketsiz görülmesi, yanlış bir zan, bir algılama hatâsı ise o halde donuk, hareketsiz gibi görünen dağlar, gerçekte yürümektedir. Dağlar, dünyanın sivri noktalarıdır. Gerçekte dağlar hareketli ise, onların oturduğu arz da hareketli demektir. Bundan dünyanın döndüğü ve hareket ettiği anlaşılabilir. Gerçi âyet Kıyamet olayında dağların yerinden kaldırılıp savrulacağını anlatmaktadır ama âyetin sonunda: "Bu, her şeyi en güzel biçimde yapan Allah'ın yapısıdır!" cümlesi, bu olayın, yıkım hali olan Kıyamet Olayından çok, dünyanın ince bir düzen halinde yapıldığını gösterir. Keza Kur’ân-ı Kerîm, Yâsîn Suresinin 37-40. âyetlerinde güneşin de hareket ettiğini söylemektedir. 37. âyette, Allah'ın, geceden gündüzü soyup alınca yaratıkların karanlıkta kalacakları vurgulanır. Allah'ın yasası gereğince dünya döndükçe Güneşin karşısında bulunan yüzü arkaya geçer ve orası karanlıkta kalır. Önceden karanlık olan bölgelere Güneşin ışıkları yayılır. Gerçekten dünya döndükçe, üstündeki Güneş ışıkları bir yandan âdetâ dünyanın üstünden soyulup alınmakta, öte tarafın üstüne sarılmaktadır. Dünyayı böyle düzenli döndüren, her ân bir yanından ışığı alıp öbür yanına saran o yüce Yaratıcının kudreti ve planıdır. Allah'tan başka hangi kudret, bu kocaman kâinâtı yaratıp böyle düzenli yönetebilir? Güneşin bizce görünen hareketi, bizim duyularımızın aldanmasından ibaret ise de esasen Güneş sabit değildir. Kendi ekseni çevresinde yaklaşık yirmibeş günde döndüğü gibi, sistemiyle, yani kendisine tâbi gezegenlerle birlikte bir doğrultuda hareket etmektedir. Yâsîn Sûresinin 39’ncu âyetinde, Ayın, dünya çevresindeki yörüngesinde dolanıp ay sonunda aldığı hilâl görünümüne işaret ediliyor. Âyet, Ayın, sonunda Kadîm-i Urcûn gibi bir hal aldığını belirtir. el-‘Urcûn: hurma salkımının sapına denir. el-Kadîm de eski demektir. Hurmanın sapı eskidikçe incelir, eğrilir ve sararır. İşte ay sonunda Ay, tıpkı eski hurma sapı gibi ince, eğri ve sarımtırak bir görünüm verir. Bu benzetme hilâlin ilk ve son şeklini göstermekle kalmıyor, aynı zamanda Ayın, yörüngesinden geçerken Dünya çevresinde bir ayda dolandığı yolun biçimini de göstermiş oluyor. Ayın yolu tam dairesel olmayıp bir tarafı bombeli bir eğrilik arz eder. 40: Ne Güneş Aya ulaşıp onunla birleşir, ne de gece, gündüzün önüne geçer. Her biri kendi vaktinde hükmünü yürütür. Burada gece ve gündüz, Güneş ve Ay, birbiriyle yarışan ikişer canlı varlığa benzetilmiştir. Eğer Güneş Ayın önüne geçse, yani Ayın doğacağı zaman Güneş de doğsa, dünyanın bir yanında hep gündüz olur, gece olmaz; öbür yanında da hep gece olur, gündüz olmaz. Oysa insanların istirahatı için gece lâzım olduğu gibi, çalışıp kazanmaları için gündüz de lâzımdır. Bütün canlıların, özellikle bitkilerin Güneş ve Ay ışığına ihtiyacı vardır. Hâsılı düzenli hayat için gece de, gündüz de lâzımdır. Bundan dolayı Allah, Güneşe ve Aya ayrı zamanlarda doğup batmayı belirlemiştir. Hiçbiri ötekinin hakkına tecavüz etmez. Güneş, Ay, bütün yıldızlar birer felekte yüzer. Felek, yuvarlak cisim veya daire demektir. Burada kasıt, Güneşin ve Ayın, uzaydaki yörüngeleridir. Bunlar tıpkı balığın suda yüzmesi gibi uzayda yüzmektedirler. Geniş zaman kipinin üçüncü şahıs çoğulu olan "يَسْبَحُونَ" yüzerler" demektir. Güneş ve Ay zikredildikten sonra tesniye (ikil) yerine çoğul fiil kullanılması, yalnız Güneşin ve Ayın değil, bütün yıldızların uzayda yüzdüğünü anlatır. Âyetteki belâğat noktalarından biri de Güneş için idrâk, Ay için sebkat ta‘bîrinin kullanılmasıdır. İdrâk, (arkadan gelip yetişmek) ta‘bîri, sür‘atli bir hareketi gerektirir. Sebkat (geçmek) ta‘bîrinde de sür‘at vardır ama idrâkteki sür‘at daha fazladır. Bu da Güneşin hareketinin, Ayın hareketinden sür‘atli olduğu anlamına gelir. Ay, bir ayda dünya çevresini, Dünya da kendisine tâbi Ay ile birlikte bir yılda Güneşin çevresini dolanır. Güneş de kendisine tâbi gezegenlerle birlikte bulunduğu yörüngede hareket eder. Eski gökbilimi, yıldızların, feleğe çakılı, sabit olduğunu söylerdi. O zamanın anlayışına göre yıldızın kendisi yürümez, onu taşıyan biri gerekirdi. İşte felek, yıldızı yürüten uzay parçasıdır. Hâlbuki Kur'ân, bunun tersine, yıldızların felekte yüzdüğünü söylüyor. Modern gökbilimi de yıldızların uzaydaki yörüngelerinde dolandığını söylemektedir. Demek ki Kur'ân'ın söylediği, modern gökbilimine uygun düşmektedir. Maamâfîh Kur'ân, Allah'ın yaratma kudretine dikkati çekmek için bu kâinât harikalarına işaret eder. Yoksa amacı, yaratılış yasalarını, astronomi kurallarını izah etmek değildir. Çünkü Kur'ân'ın temel amacı, insanları Allah'a kulluğa, güzel ahlâka, adâlete, doğruluğa yöneltmektir. (devamı yarın...)
|