HASAN YILMAZI’IN 7 OKKALI SORUSU (2) PDF 
Pazartesi, 25 Kasım 2024 00:00

HASAN YILMAZI’IN 7 OKKALI SORUSU (2)*

(...dünden devam)

Cevap: 2) Benim fikrimde niçin değişiklik olsun? Ben Allah’ın önce bir şeyi bilmeyip sonra öğrendiğini, yani bir zaman hâşâ bilgisiz olduğunu asla kabul etmem. Ancak O’nun bilgisi ile bizim bilgimiz farklıdır. O, zamanüstüdür. Zamanı O yaratmıştır. Milyonca yıl önce ile milyonca yıl sonra O’nun için birdir. Sonsuz zamanlar O’nun için bir an’dan ibarettir. Beni lütfen kimse ile karşılaştırmayın. Her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır. Bugün Türkiye’de "Prof." unvanını taşıyan çok kimse vardır ki vaktiyle bizim talebemiz olmuştur.

Cevap: 3) Hud Suresinin baş taraflarında yüce Allah, Hz. Muhammed’e vahyettiği Kur’ân ile insanların muhtac oldukları temel gerçekleri açıkladığı anlatılır. Ama Kur’ân’da temel gerçekler verilir, ayrıntıya girilmez. Kur’ân’da namaz kılma buyruğu yinelenir ve namazın kıyam, kırâat, rükû ve secde öğelerini içerdiği belirtilir. Zaten Araplarda bu ibadet var olduğu için toplum namaz emriyle, namazın nasıl kılınacağını biliyor ve anlıyordu. Peygamberimiz de uygulamalarıyla ayrıntıyı açıklamıştır. Çünkü Kur’ân ona, kendisine gelen vahiyleri açıklama görevi vermiştir. Peygamberimiz uygulamalarıyla, ibadetlerin ayrıntısını açıklamış olmaktadır. Bizim tefsirlerimiz de birbirini açıklayan Kur’ân âyetlerine ve Peygamberimizin uygulamalarına dayanarak dini konuları açıklamaktır.

Cevap: 4) Abese Suresi, Peygamber’e hitap ile başlar. Ve Peygamber’in, a’ma’nın gelmesi karşısında takındığı tavrı eleştirir. Bunun müşriklerle ne ilgisi olabilir? Bu âyetlerdeki hitabı, sözde Peygamber’i, kendisine yakışmayacak bir davranıştan uzak tutmak amacıyla müşriklere mal etmek, Kur’ân’ı açıkça çarpıtmadır. Peygamber de insandır. Nitekim zaman zaman Kur’ân, onun davranışlarını da eleştirmektedir. Mesela münafıklar için istiğfarını, geçmiş akraba için dua etmesini, Ahzâb Suresinde Allah’ın verdiği bir hükmü açıklamaktan çekinmesini eleştirir. Hatta Fetih Suresinin baş tarafında Allah’ın, Kendisinin geçmiş ve gelecek günahını” bağışlamak üzere Peygamber’e apaçık Fethin verildiği vurgulanır.

Cevap: 5) Bunlar birbiri yerine kullanılan sözcüklerdir. Aslında nebî, gaipten haber veren demektir. Resul ise yeni bir mesajla gönderilen elçidir. Her elçi (resul) nebîdir ama her nebî resul değildir. Meselâ Kur’ân’ın ifadesiyle Hz. Musa’nın yetiştirmesi Yuşa’ nebî ise de resul değildir. Oysa Musa, hem resul, hem de nebîdir.

Cevap: 6) O konuda ben bir şey diyemem. Herkes kendi kanaatine göre hareket eder. Ancak okunacak tefsirin en doğrusu, yorumlarla çarpıtılmamış olanı okunmalıdır. Şimdi moda oldu her eline kalem alan meal yazıyor ve tefsir yazmaya da başladılar. Niçin bunlar? Ben yazmadan önce niçin yazmıyorlardı da ben yazınca hep tekrar etmeğe başladılar? Yeni bir tefsîre ihtiyaç mı var, yoksa bu taklit davranışları şöhret ve çıkar dürtülerinden mi kaynaklanıyor?

Cevap: 7) "Kur’ân Ansiklopedisi", Kur’ân konularının alfabetik sıraya göre geniş açıklamasıdır. Bu eser 20 yılımı almıştır. Kur’ân, çeşitli surelerde aynı konu hakkında değişik kesitler sunar. İşte Kur’ân’ın her konudaki çeşitli surelerde bulunan âyetleri bir araya getirilip bilimsel metotla açıklanmış ve kitaplara girmiş olan hurafe rivayetler eleştirilip reddedilmiştir. Dünyada ilk defa tarafımızdan yapılmış bulunan bu eserin okunmasında büyük yarar vardır.

Birkaç yıl önce davet edildiğim Isfahan konferansındaki konuşmalar esnasında Kum İslâm Kültür Merkezi başkanı Sayın Subhânî, İslâm bilim ve kültürünün gelişmesi konusunda 35’ten fazla projeleri bulunduğunu, bunlar içinde en önemlisinin de bir Kur’ân Ansiklopedisi hazırlamak olduğunu, İslâm dünyasında ilk defa yapılmakta olan bu çalışmanın benzerinin bulunmadığını söyledi. Ben kendisine dedim ki:

– Siz çıkarmakta olduğunuz “Kur’ân Ansiklopedisinin” İslâm Dünyasında ilk defa yapıldığını söylüyorsunuz ama ben bundan 6 yıl önce bütün Kur’ân konularını açıklayan bir eser yazdım.

Kaç cilt olduğunu sordu. 30 cilt olarak basıldığını söyledim. “Bizim bundan haberimiz yok” dedi ve beni kutladı.

***

*yazı arşivden alınmıştır

 

 

   Copyright @ Süleyman Ateş