İSLÂMDA İLİM, DÜŞÜNCE VE SAN’AT (6) |
Cumartesi, 24 Ağustos 2024 00:00 | |||
İSLÂMDA İLİM, DÜŞÜNCE VE SAN’AT (6)(...dünden devam) Kur'ân, enfüsü ve âfâkı yani iç tecrübeyi ve doğa varlıklarını incelemeyi bilginin iki temel kaynağı saymıştır. Güneşi, Ayı, gölgenin uzamasını, gecenin ve gündüzün değişmesini, insan renklerinin ve dillerinin çeşitlenmesini, hasılı insan duyusuna çarpan bütün doğa olaylarını Allah'ın varlığının ve kudretinin âyetleri (belirtileri) görür. Müslümanların görevi, bu âyetleri derince düşünüp incelemek, bunların yanından körü körüne geçmemektir: "Göklerde ve yerde nice âyetler var ki onların yanından (hiç düşünmeden) yüz çevirip geçerler (onlardaki inceliğe, yasalara dikkat etmezler)." Niçin Kur'ân insanın gözünü doğa olaylarına çeviriyor? Çünkü Allah'ın yasaları, her ân bu olaylarda görünmektedir. Bu yasaları keşfedenler, Allah'ın kudretini daha iyi anlayıp O'na gereğince saygı gösterecekleri gibi doğaya da egemen olurlar. Doğanın büyük, hattâ yıkıcı güçlerini kendilerine boyun eğdirir, hizmetlerinde kullanırlar. Çünkü Allah, denizleri, dağları, güneşi, ayı, hayvanları, her şeyi, bütün doğayı insanın emrine vermiş, melek güçleri insana boyun eğdirmiştir. Ancak insanın aklını çalıştırması, doğanın esrarını bilmesi lâzımdır ki doğaya egemen olabilsin. Zirâ doğaya hâkim olmak bilgi işidir. Bilgili olan güçlü olur. İşte insanlığın yararına dönüşecek, eyleme çıkacak pozitif ilim, imanla beraber olursa Kur'ân dilinde hikmet adını alır. Kur'ân'ın hikmet dediği pozitif ilim, ruhsuz, ma'neviyatsız bilgi değil, Yaratanını görerek yaratıklarını incelemeğe iten ve inceledikçe insanın Yaratana karşı sevgi ve saygısını kamçılayan bilgidir. Bu bilgi, insanı maddeye kulluğa değil, maddenin yaratıcısı Allah'a saygıya; imansızlığa değil, imâna; nankörlüğe değil, Allah'a şükretmeğe götürür. Bundan dolayı Allah'ın Elçisi:"Hikmetin başı Allah korkusudur.” ( Hakîm-i Tirmizî ve İbn Lâl’in, İbn Mes‘ûd’dan rivâyet etttikleri sahîh hadîstir. Feydu’l-Kadîr: 3/574) demiştir. Yüce Mevlâ, Lokman Sûresinde hikmeti şükürle beraber anmıştır. Çünkü bilgi, Allah'ın, insana en büyük lütfudur. Onu kendisine lütfeden Allah'a şükretmek gerekir. İnsanın, öğrendiği bilgi, yaptığı icatlarla gurura düşerse şeytanın yoluna girmiş olur. O bilgi de hikmet olmaktan çıkar. Hikmetin yeri o kadar yücedir ki "İlim öğrenmek her Müslümana farz kılınmıştır. İlim öğrenen kişiye her şey, hattâ denizdeki balıklar bile istiğfar eder." (İbn Abdi’l-Barr’in, Enes’ten rivâyet ettiği sahîh hadîstir. Feydu’l-Kadîr: 4/268) (devamı yarın..)
|