İSLÂMDA İLİM, DÜŞÜNCE VE SAN’AT (4) |
Perşembe, 22 Ağustos 2024 00:00 | |||
İSLÂMDA İLİM, DÜŞÜNCE VE SAN’AT (4)(...dünden devam) Bu âyetler de insanları, göklerin ve yerin yaratılışını düşünmeğe, kâinâttaki yüksek san‘atı anlamaya dâvet etmektedir. Göklerin ve yerin yaratılışını, zerreden küreye yaratılıştaki ince düzeni, bu yüce ilim ve hikmet eserlerini düşünen insan, bunların kendiliğinden olamayacağını, bu ince düzenin, bu doğa yasalarının kendiliğinden kurulamayacağını anlar. Bunları yaratan yüce varlığa bağlanır, bunların boş yere yaratılmadığını anlayıp O’na sığınır. O’ndan gelen dâvetçiye uyar, günâhlarının bağışlanmasını diler. Derin ve arı düşünce, mutlaka insanı kudreti sonsuz olan Yaratıcıya teslîm olmaya götürür. Bişr ibn el-Hâris el-Hâfî şöyle demiş: “İnsanlar Allah’ın büyüklüğünü düşünseler, O’na isyân etmezlerdi.” Temiz tefekkür, başlı başına bir ibâdettir. Allah’ın Elçisi(s.a.v.)in ilk ibâdeti, tefekkür şeklinde başlamıştı. Hasan-ı Basrî: “Bir sâat düşünmek, bir gece nâfile namaz kılmaktan hayırlıdır” demiştir. Bu âyetler, İslåm’da ibâdetin özünü de ortaya koymuş bulunmaktadır. İbâdette önemli olan, huzur ve tefekkürdür. Huzursuz binlerce rek‘at namaz kılmaktansa huzur ile birkaç rek‘at kılmak daha iyidir. Abdullah ibn Abbâs şöyle demiştir: “Tefekkür içinde kılınan iki rek‘at namaz, gafil kalb ile bütün gece namaz kılmaktan iyidir.” Hasan-ı Basrî şöyle demiş: “Ey Âdem oğlu, karnının üçte biriyle ye, üçte biriyle iç, üçte birini de düşünmeye ayır!” (İbn Kesîr, Tefsîr: 1/438) "Bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Doğrusu ancak sağduyu sahipleri öğüt alır.” (Zümer: 59/9) Zümer Sûresinin bundan önceki âyetlerinde, darlık zamanında Allah’a yalvarıp bollukta O’nu unutanlar cehennem ateşiyle tehdîdedilirken bu âyette de bunun karşıtı olan, yalnız darlık zamanında değil, bolluk zamanlarında da âhiretten korkup Allah’ın rahmetini umarak gece sâatlerinde saygı ile secdeye kapanan, ayakta durarak Allah’a ibâdet eden kulların, nankörler gibi olmadıkları belirtiliyor ve bilenlerle bilmeyenlerin aslâ bir olmayacağı, ancak sağduyu sahiplerinin öğüt alacağı vurgulanıyor. Âyetin, bilenlerle bilmeyenlerin bir olmayacağını vurgulayan son şıkkı, esas itibariyle Allah’ı bilen ve O’na yönelen mü’min ile, yalnız dar zamanlarında O’nu hatırlayıp bolluk zamanlarında O’nu unutan inançsızı kastetmektedir. Fakat âyet geneldir. Bilgi ile, kanıtlara dayanarak hareket edenlerin, körü körüne gidenlerden üstün olduğunu da belirtmiş olur. “Bilgili olan güçlü olur.” (devamı yarın..)
|