İSLÂMDA İLİM, DÜŞÜNCE VE SAN’AT (3) PDF 
Çarşamba, 21 Ağustos 2024 00:00

İSLÂMDA İLİM, DÜŞÜNCE VE SAN’AT (3)

(...dünden devam)

84/8-9. âyetlerde insanlar, Allah’ın varlığını, işlerinin hikmet ve düzenini, kudretinin yüceliğini anlayabilmek için yarattığı şeyleri tefekkür etmeğe çağrılıyor. Bilgi edinme, öğrenme gücü olan düşünce anlamındaki fikr kökünden türetilen tefekkür düşünce gücünün işlevini yapmasıdır. İnsana özgü olan bu güç, ancak hayal edilebilen şeylerde işlevini yapar. Hayale gelmeyen (sûreti kalbe düşmeyen) şey düşünülemez. Bunun için “Allah’ın ni‘metleri hakkında düşününüz, Allah’ın zâtı hakkında düşünmeyiniz” (Taberânî, el-Mu‘cemu’l-Evsat’ta, Beyhakî Şu‘ab’da Abdullah ibn Ömer’den merffû‘an çıkarmışlardır. “Allah’ın yaratıkları hakkında düşününüz; Allah hakkında düşünmeyiniz” şeklindeki varyantı ise birçok yerde vardır (Keşfu’l-hafâ: 2/371)) buyurulmuştur.

Şu canlıları, şu insan bedenindeki yaratılış düzenini, göklerde ve yerde bulunan bunca yaratıkları ve her şeye belli bir ömrün verildiğini düşünenler; Allah’ın kudretini ve insanların mutlaka bir gün Allah’ın huzuruna çıkacağını anlar, âhiret hayatına inanırlar. Ama insanların çoğu âhiret hayatını inkâr eder.

Kendilerinden önce nice insanlar gelmiş, şu dünyada daha uzun yaşamışlar veya dünyayı daha çok i‘mâr etmişler; dünya yaşamının hiç bitmeyeceğini sanmışlar; açık kanıtlarla kendilerini uyarıp âhireti anımsatmaya çalışan peygamberleri yalanlamışlar; sonunda Allah’ın cezâsına çarpılmış, mahvolup gitmişlerdir.

Doğa varlıkları üzerinde düşünüp Yaratan’ın birliğini anlamaya yönelten pek çok âyet vardır. En çarpıcılarından biri de Âl-i İmrân Sûresinin son bölümünde yer almıştır:

“Göklerin ve yerin yaratılışında, gecenin ve gündüzün gidip gelişinde elbette sağduyu sâhipleri için ibretler vardır. Onlar ayakta, oturarak ve yanları üzerine yatarken Allâh’ı anarlar, göklerin ve yerin yaratılışı üzerinde düşünürler: “Rabbimiz (derler), bunu boş yere yaratmadın, sen yücesin, bizi ateş azâbından koru! Rabbimiz, sen birini ateşe soktun mu, onu perişan etmişsindir. Zâlimlerin yardımcıları yoktur. Rabbimiz, biz, ‘Rabbinize inanın’ diye imâna çağıran bir davetçi işittik, hemen inandık. Rabbimiz, bizim günâhlarımızı bağışla, kötülüklerimizi ört, canımızı iyilerle beraber al (bizi ma’nada onlarla beraber eyle)! Rabbimiz bize, elçilerine va’dettiğini ver, kıyâmet günü bizi rezîl, perîşan etme. Zîrâ sen verdiğin sözden caymazsın!” (Âl-i İmran: 94/190-194)

(devamı yarın..)

 

 

   Copyright @ Süleyman Ateş