İSLÂMDA İLİM, DÜŞÜNCE VE SAN’AT (2) |
Salı, 20 Ağustos 2024 00:00 | |||
İSLÂMDA İLİM, DÜŞÜNCE VE SAN’AT (2)(...dünden devam) Nitekim yüce Allah: “Ölü iken kendisini dirilttiğimiz ve kendisine insanlar arasında yürüyebileceği bir ışık verdiğimiz kimse, karanlıklar içinde kalıp ondan hiç çıkmayan kimse gibi olur mu?” (En‘âm: 55/122), “Bu iki zümrenin durumu, kör ve sağır ile işiten ve gören gibidir. Bunların hali bir olur mu hiç?” (Hûd: 52/24) buyurulmuştur. Bu âyetlerde bilginin insana nasıl bir ma‘nevî ışık olduğu, nasıl bir ruh ve bilinç verdiği çarpıcı benzetmeler ve isti‘ârelerle anlatıldıktan sonra, ardından: “Allah’tan gereğince korkan. O’na derin saygı duyanlar, ancak O’nun bilgin kullarıdır!” (Fâtır: 43/28) denilmektedir. Allah’ın çeşit çeşit meyveleri, çeşitli renk ve biçimlerde görünen dağları ve diğer doğa varlıklarını, canlıları yarattığı anlatıldıktan sonra, en çok bilgin kullarının Allah’a derin saygı duyacaklarının belirtilmesi, hayvanları, insanları, doğa varlıklarını inceleyen bilginlerin, bunların kör doğa eseri olamayacağını; kendi kendine oluşamayacağını, bunları bir planla, hikmetle düzenleyip yaratanın bulunduğunu anlayacakları ve O yaratıcıya karşı derin saygı duygularıyla dolacakları anlamına gelir. Böylece âyet, derin araştırmanın, insanı Allah’a inanmaya ve ibâdete götüreceğini anlattığı gibi, ilmin de önemini belirtmektedir. İlim insanı Allah’a saygıya götürmüyor, kibre düşürüyorsa o gerçek ilim değildir. Sâhibi o ilmi tam benimsememiş, daha doğrusu o ilim, sahibini olgunlaştırmamış, gönlünü aydınlatmamıştır. Abdullah ibn Mes‘ûd şöyle demiştir: “İlim çok hadîs bilmekle değil, Allah’a saygı göstermekle olur.” (İbn Kesîr: Tefsîr: 3/555) İmâm Mâlik de: “İlim, çok rivâyetle olmaz. İlim Allah’ın, kalbe koyduğu bir nurdur”; Rubeyyi‘ ibn Enes de: “Allah’a saygı göstermeyen, âlim değildir” demiştir (Hâzin: 5/302). İşte doğa olaylarını dikkatle düşünüp inceleyen ve onlardaki incelikleri anlayanların, Allah’a karşı nasıl derin saygı ile dolup O’na yönelecekleri, şu âyetlerde de dile getirilmektedir: “Kendi içlerinde hiç düşünmediler mi ki Allâh, göklerde, yerde ve bu ikisi arasında bulunan her şeyi ancak hak olarak ve belirtilmiş bir süre ile yaratmıştır? İnsanlardan çoğu, Rablerine kavuşmayı inkâr etmektedirler. Yeryüzünde gezmediler mi ki, kendilerinden öncekilerin sonunun nasıl olduğuna baksınlar. Onlar, kendilerinden daha güçlü idiler; (sular, madenler çıkarmak, ekin ekmek, ağaç dikmek için) toprağı (kazmış) altüst etmişler ve onu, bunların imar ettiklerinden daha çok imar etmişlerdi. Onlara da elçileri, delîller getirmişti. Allâh onlara zulmedecek değildi. Fakat onlar, kendi kendilerine zulmediyorlardı.” (Rum: 84/8-9) (devamı yarın..)
|