İSLÂMDA İLİM, DÜŞÜNCE VE SAN’AT (1) PDF 
Pazartesi, 19 Ağustos 2024 00:00

İSLÂMDA İLİM, DÜŞÜNCE VE SAN’AT (1)

Kur’ân-ı Kerîm’in inen ilk âyetlerinde (Alak: 1/1-5), insanı ‘alak(embriyo)dan yaratıp ona bilmediği şeyleri kalemle öğreten çok cömert Allah’ın adıyla okumanın emredilmesi, insanın kendisinin yaratılışını okumaya yöneltilmesi ve bilginin temel kaynağı olan kaleme, yazıya dikkat çekilmesi, Kur’ân’da ilme verilen değeri gösterir. Kur’ân’ın daha ilk âyetlerinde insan, Allah’ın yaratma yasalarını incelemeğe yöneltilmekte, bu incelemeğe de önce kendi yaratılışından başlamaya, öğrendiklerini yazı ile de tespit ederek bilgisini geliştirmeğe ve bilmediği şeyleri öğrenmeğe teşvik edilmektedir ki bütün kâinât varlıklarını incelemek, maddî ve ma‘nevî ilimleri öğrenmek bu âyetlerin yönlendirmesi kapsamına girer.

Âyetlerde insanın alaktan yaratıldığı ifâde edilmektedir. Gerçi hayvanlar da alaktan yaratılır ama hitâp insana olduğu için âyetlerde, insanın yaratılış başlangıcına işâret edilmiştir. Tâ ki insan, önce kendi yaratılışını düşünsün de kendisini öyle görünmez, tek birer hücreden ibâret sperm ile yumurtanın bileşkesi zigot durumundan şu mükemmel insan biçimine getiren yüce yaratıcısına şükür ve ibâdet etsin.

Alak Sûresinin ilk beş âyetinde “Oku!” emri iki kez yinelenmiştir. Bundan okuyup belleme yeteneğinin tekrar ile oluşacağına dikkati çekme inceliği bulunduğu gibi, ilkinde insanın kendisinin öğrenmesi, ikincisinde de başkalarına tebliğ ve yazdırması için iki kez okumanın emredildiği de düşünülebilir.

Fâtır Sûresinin 19-22. âyetlerinde körle görenin, karanlıklarla aydınlığın bir olmadığı vurgulanmaktadır. Bu âyetlerde kör, inançsız, bilgisiz insanı; gören de kanıta göre hareket eden inançlı, bilgili insanı; karanlıklar cehâleti, aydınlık da inanç ve bilimi temsîl etmektedir. İşâret edilen âyetlere göre İnanmayan kör, inanan görür gibidir. İmansızlık karanlık, iman ışıktır. İman, yakıcı sıcakta insanı serinleten gölge, imansızlık ise kavurucu sıcaktır. İnananlar diri, inanmayanlar ölü gibidirler. Ölüler ses işitmezler. Ancak Allah dilediğine sesini duyurur.

Burada Hakk’ın sesini dinlemeyen müşrikler, ölülere ben­zetilmiştir. Ölünün cesedi nasıl sesi duymazsa bunlar da öyle ruhsuz cesetler gibi söz duymamaktadırlar. Körle gören, karanlık ile aydınlık, gölge ile kavurucu sıcak birbirine zıt şeylerdir. İşte bu karşıt şeyler anılarak küfür ile iman arasındaki fark zihinlere kavratılıyor. Bunlar nasıl bir değilse; küfür ile iman, kâfir ile mü’min de bir değildir.

(devamı yarın..)

 

 

   Copyright @ Süleyman Ateş