KUR’ÂN SEVDASIYLA GEÇEN BİR ÖMÜR (33) |
Cuma, 21 Haziran 2024 00:00 | |||
KUR’ÂN SEVDASIYLA GEÇEN BİR ÖMÜR (33)(...dünden devam) Fakir fukara sıkıntı içinde, biz milyarları kabirlere aktarıyoruz. Kabirleri ziyaret etmek ayrı bir şey, kabirlere milyarları akıtmak ayrı bir şeydir. Kabirleri âdetâ saray gibi mermerlerle döşemek, bu konuda herkesin birbiriyle yarışması, çok yanlış bir davranıştır. Kabristana bakın hele, yazık değil mi bu kadar masrafa. Peygamberimizin türbesi veya kabri yapılmamıştır. Her şey sade olmalı, kabrin belli olması için sadece bir taş dikilebilir, o kadar. Fakir fukara sıkıntı içinde iken biz milyonları kabirlere akıtıyoruz. Bunlar yanlış, İslâm’a aykırı şeyler. İsrâftır. Yüce Allah: “Yiyiniz, içiniz, fakat israf etmeyiniz; çünkü O, israf edenleri sevmez.” buyurmaktadır. İsrâf ne demek? Parayı, malı gereksiz yere harcamak. Kabirleri o şekilde mermerlerle donatmak, Allah şâhit, içinde yatana hiçbir yarar sağlamaz. Bize de zarar verir. Bu, bir özentiden başka bir şey değildir. “Üzüm üzüme bakar, kararır.” Herkes birbirine bakıyor, böylece benim anamın, babamın yahut eşimin, akrabâmın kabri şunlardan güzel, yahut en azından şunlar gibi olmalı özentisi başlıyor. Böylece kabirler anıt haline getiriliyor. Kabirler sade olmalı. Başlarına birer taş dikilsin, yeter. Zaten o taşlar, mermerler de ne kadar gidecek sanki bir düşünün. İkibin, üç bin sene gidecek hali yok ya. Değerli kardeşler, insan, ruhtan ibarettir. Şâirin dediği gibi “Âdemî dêdikleri endîşedir, Gayri âdem üstühân-ü rîşedir!” Yani insan, düşünceden, ruhtan ibarettir. Bunun ötesinde insanın fiziği, kemik ve tüyden başka bir şey değildir. Ruh bedenin içinde kaldığı sürece bedenin bir değeri vardır. Bedene değer veren, içindeki ruhtur. Ruh uçup gittikten sonra beden bir şeye yaramaz, kokuşmaya başlar, sonunda çürüyüp temel elemanlarını oluşturan toprağa karışır. İçinde oturan olmadıktan sonra evin ne değeri var? Evin sakinleri çekip gitti, bakanı yok onaranı yok. O ev harâbolmaz mı? Ruh da beden evindeydi, çıkıp kendine özgü bir dünyâya gitti. Bir daha gelip de içinden çıktığı bedene girmez, giremez. Hiç böyle bir şey düşünmeyin. Bu tür düşünceler hep hayaldir. Allah, âhirette ruha ayrı bir beden verecek. Zamanın hiç yıpratamayacağı beden. O âhiret bedeninin, ruhun içinden çıktığı bu fizik bedenle bir ilgisi yoktur. Şu halde fiziksel görünüşe bu kadar itibar etmenin gereği yok. Ruh için uzaklık, yakınlık söz konusu değil. Ruh ölmez, canı öldürmek mümkün değildir. Ölüm, sadece fizik bedene özgüdür. Ölüm, sadece ruhun oturduğu fizik bedenin yıkılmasıdır. Fizik bedenin yıkılmasıyla ruh kendi âlemine gider. Eğer iyi ise peygamberlerle, sıddıklarla, şehîdlerle ve sâlihlerle beraber olur: “Kim Allah’a ve Elçi’ye itâ‘at ederse işte onlar, Allâh’ın ni‘met verdiği peygamberler, sıddîklar, şehîdler ve sâlihlerle beraberdir. Onlar da ne güzel arkadaştır!” (Nisa: 69) Kötü ruh ise, varacağı yer cehennemdir. Orada kendi karakterindeki habis ruhlarla beraber birtakım sıkıntı, bunalım ve azâb aşamalarından geçer. Bazen uzun süre yapayalnızlığın acı ve ıstırabını da çeker. (devamı yarın..)
|