KUR’ÂN SEVDASIYLA GEÇEN BİR ÖMÜR (31) PDF 
Çarşamba, 19 Haziran 2024 00:00

KUR’ÂN SEVDASIYLA GEÇEN BİR ÖMÜR (31)

(... 30 nolu yazının devamı)

Kabir ziyareti bize âhireti anımsatır. Türbe ziyâreti de öyle. Bir gün bizim de böyle ölüp toprağın altına gömüleceğimizi düşünür, âhirete yöneliriz. Bencillikten korunuruz.

Toplumda zamanla öyle gelenekler çıkar ki bazen dini bastırır, hattâ gelenek Kur’ân’ın da üstüne çıkar. Halk, o geleneği gerçek din bilir. Geleneklerin iyileri vardır, onların zararı yok. Ama dinin ruhuna aykırı olanları vardır. Bu tür geleneklere karşı çıkmamız, onları kaldırmaya çalışmamız gerekir.  

İyi geleneklerden birisi minâredir. Minâreye karşı değiliz. Ama bunun, bir din vecibesi değil, bir gelenek olduğunu bilmemiz gerekir. Hz. Peygamber’in mescidinin minâresi yoktu. Şimdi minâre yapmak için milyarlar harcanıyor. Bir minâre yerine iki minâre, bir şerefe yerine iki, üç şerefe. Şerefe, kubbenin yarım metre üstünde olur. Ama kubbeyi metrelerce aşan, estetiği olmayan şerefeler yapılıyor. Minâre de câmiin estetiği ile uyumsuz biçimde uzadıkça uzuyor.

Minâre niçin yapılır? Sesi duyurmak için. Eskiden gerekli idi. Sesi duyuracak hoparlörler yoktu. Şimdi hoperlör var. Kimse minâreye çıkmıyor. Aşağıdan okuyorlar. Öyle ise milyarlar harcayıp birkaç şerefeli minâreler yapmaya ne gerek var? Caminin simgesi olarak sade, tek şerefeli, cami ile uyumlu bir minâre yeter.

Birkaç minâre yerine, onlara harcanacak parayı insan yetiştirmeye harcasak daha iyi olmaz mı?

Saffet Bey, bir noktada bize tarizde bulundu. Böylece benim yolumu da açmış oldu. O, türbeleri, kabirleri ziyaret etmenin iyi bir şey olduğunu, halk türbeyi ziyaret etmekle mutlu oluyorsa bunda dini bir sakınca olmadığını söyledi.

Ben türbeleri, kabirleri ziyaret etmeyelim, demedim. İnsan kabri veya türbeyi ziyaret eder, âhireti anımsar, içinde ma‘nevî duygular uyanır. Elbette bu iyidir. Zaten ziyaret bu amaçla yapılır. Ama bu amacın dışına çıkıp, yatırı tanrı yerine korcasına doğrudan ondan bir şeyler istemek, dilekte bulunmak şirktir, Peygamber’in yoluna aykırıdır. Dinin özünden ödün verilemez. Tâifliler Hz. Peygamber’e gelip Müslüman olmak için üç şart ileri sürmüşlerdi: Tapınakları Lât’a, üç yıl dokunulmamasını putlarını kendi elleriyle kırmamalarını, namazdan affedilmelerini istemişlerdi.

Hz. Peygamber ilk ve son şartı kabul etmemiş, ancak putlarının kendi elleriyle değil, başkasının eliyle kırılmasına razı olmuştu. Namaza gelince: “Namazı olmayan dinde hayır yoktur!” demiş, Tâiflilerin Lât adlı türbelerini yıkmak üzere o zamana dek putçuların lideri olan Ebûsüfyan ibn Harb ile Muğîre ibn Şu‘be’yi göndermiştir. Lat tapınağına ilk kazmayı vuran, Muğîre ibn Şu‘be olmuştur.

(devamı yarın..)

 

 

   Copyright @ Süleyman Ateş