KUR’ÂN SEVDASIYLA GEÇEN BİR ÖMÜR (29) PDF 
Cuma, 14 Haziran 2024 00:00

KUR’ÂN SEVDASIYLA GEÇEN BİR ÖMÜR (29)

(...dünden devam)

On çocuğu oluyor. Bunların, kendisini savunacak miktara ve yaşa ulaştığını görünce adağını yerine getirmek üzere Abdullah’ı kurban etmek için Hübel adlı tapınağın yanına getiriyor. Ancak izleyenlerin engellemesi üzerine bir kâhineye başvuruluyor. Kâhin kadın diyor ki: “Abdullah’ın adını bir tarafa, on deveyi de bir tarafa koy. Kur’a develere çıkıncaya kadar her defasında deve sayısını onar onar artırarak kur‘a çekmeğe devam et. Ne zaman kur‘a develere isabet ederse o miktar deveyi kurban et!”

Çekilen kur‘alar Abdullah’a isabet ediyor: 10, 20, 30, .... Nihayet 100 deve ile Abdullah arasında çekilen kur‘a, develere isabet ediyor. Böylece yüz deve kurban edilerek Abdullah kurtarılıyor.

Kur’ân, dinin ruhuna aykırı olan dinsel gelenekleri, çocuk öldürmeyi, kadını horlamayı, insan kurbanını vb. kaldırdı.

Dinin Temeli Tevhîd İnancıdır

Kur’ân, tevhîdin özüne aykırı, topluma zararlı kültür değerlerini kaldırdı ama bütün kültür değerleri zararlı değildi. Bazı değerler vardı ki bunlar, zorunluluktan doğmuş, topluma yararlı şeylerdi. Bunların kalması gerekiyordu. Bu değerlerden biri de zekâttır.

Zannetmeyin ki zekât, İslâm’dan önce hiç olmayan bir şeydi. Zekât da İslâm’ın başından beri, hattâ İslâm’dan önce de var olan bir sadaka türü idi. Zekât, kişinin ruhen yükselmesi anlamına gelir. İnsan ruhunu arındırıp geliştiren şeye zekât denir. Toplumun dindar kesimlerinde bu yardım türü vardı. Kur’ân, insanı ma‘nen yücelten bu yardım türünü farz haline getirdi. Mevcud olan bu güzel şey, İslâm’da da devam etti.

Arap kültüründe var olan birçok güzel şey, Kur’ân’da da emredilmiştir. Zinâ cezâsı, kısâs, hırsızın elini kesme gibi uygulamalar, Kur’ân’ın da buyruğu haline gelmiştir. Zinâ eden kadının recmedilmesi, Yahûdîlikte olduğu gibi belki de onlardan Araplara geçerek uygulama alanı bulmuştu. Ancak Kur’ân, recm (taşlayarak öldürme) cezasını hafifletip yüz sopaya çevirmiştir. Bunun gibi bazı hukukî hükümler Kur’ân’da ya olduğu gibi veya tadil edilerek yer almıştır.

Kısaca İslâm’dan önceki kültür durumu böyledir. Gelelim İslâm’dan sonraki kültür-din ilişkisine.

Dedik ya, her toplumun bir kültürü, kültürel değerleri var. O değerler yavaş yavaş dinleşerek filizlenmeye başlar. Bunların en önemlisi nedir biliyor musunuz? İslâm’ın özüne aykırı olan şirk. Şirk ne demek? Allah’ı bilmek, fakat O’nun yanında birtakım aracı tanrıların varlığına inanmak ve Allah’a gidebilmek için Allah ile beraber bu aracılara da tapmak. İşte buna şirk denir.

Kur’ân’a göre şirk, en büyük günahtır. “Allah kendisine ortak koşulmasını bağışlamaz, bundan başkasını dilediğine bağışlar. Allah’a ortak koşan da gerçekten büyük bir günâh işlemiştir.”

Şirk halinde ölen kulu Allah, bağışlamaz. Ama kul şirkten tevbe eder, dönerse Allah dilerse onu bağışlar. Allah diğer günahları, dilerse tevbesiz de bağışlar ama şirki tevbesiz bağışlamaz. Çünkü şirk Allah’a başkaldırma, O’na nankörlük etmedir. Allah, kendisine başkaldıranı, nankörü bağışlamaz.

(devamı yarın..)

 

 

   Copyright @ Süleyman Ateş