KUR’ÂN SEVDASIYLA GEÇEN BİR ÖMÜR (13) PDF 
Cumartesi, 25 Mayıs 2024 00:00

KUR’ÂN SEVDASIYLA GEÇEN BİR ÖMÜR (13)

(...dünden devam)

– Maksad-ı İlâhi'yi anlamada mealin rolü nedir. Tefsirlerin durumu nasıldır?

– Bu maksadı anlamada mevcut tefsirler de yeterli değildir. Bunlarda öyle izahlar yapılıyor ki kelâm ilmi tarafından yapılmış o tefsirler, ilâhi sıfatları anlatan şeyler te'vil edilerek anlatılmış. Kur’ân bir şey söylemiş, on­lar da onu hep te'vil etmişler. Meselâ "YED" kelime­sini... Allah'a "el" isnadetmemek için "Allah'ın kudreti" olarak izah etmişler. Buna bizim hakkımız yok. "Kudret" diyemeyiz. "El" geçiyor orada. Birin­de "YED" "Kudret" diyor, öbür defa "el" için "Al­lah'ın nimeti" diyor. Öbür defa "Allah'ın rahmeti" diyor, hangisi? Aslından ayrılmamak gerekir. Onun için ne bu tefsirler, ne de mevcut mealler Kur’ân'ı tam mak­sadı ile anlatabilirler. Ama meal Allah'ın maksadını anlatamaz diye bir şey yok. Çalışılırsa Allah'ın mak­sadı anlatılabilir. Ama aynı tonda, Arapça'daki gibi tercüme etmek zaten mümkün değildir. Çünkü, ke­limelerdeki musikî, o göz yaşları, o ruhaniyet, baş­ka bir dile aktarılamaz. Onu insan aynı güzellikte nakledemez. Bu duygularla onu yapamaz demek is­tiyorum.

– Hocam, bugünkü çağın problemlerine cevap ve­recek bir tefsir hangi şartlara haiz insanlar tarafın­dan yapılmalıdır?

– Tefsir yapacak kimsenin birincisi Kur’ân-ı Kerîm'i bütünüyle taraması lâzımdır. Çok kuvvetli hafız olması lâzım. Bir ayeti okuduğu zaman o ayetin, başka sure­lerde geçen şeklini, başka surelerdeki izah şeklini ve bütün Kur’ân-ı Kerîm'i, ayetlerin bulunduğu kontekst içerisinde kazandığı manaları bilmesi lâzım ki, ayeti tefsir etsin.

İkincisi kıraat ilmini bilmesi lâzım. Çünkü kıraat il­mi, mânânın anlaşılmasına yardım eder, ben de tefsiri­min sonuna bunları koydum.

Ayrıca, çok kuvvetli Arapça bilmesi, Arap Edebiyatı'nı bilmesi, cahiliye çağı edebiyatını iyi bilmesi lâ­zım. Bunlar da yetmez; bir müfessirin aynı zamanda Kur’ân'dan önceki kitapların muhtevasını da iyi bilmesi lâ­zım. Çünkü Kur’ân-ı Kerîm onları ilâhi kitap kabul edi­yor, sonra onlardan naklediyor. Uslub başka, fakat ana hatları aynıdır. Ayrıca bunlar da yetmez. Müspet ilim­leri de iyi bilmelidir. Coğrafya, Astronomi, fizik, kim­ya bilmesi gerekir, çünkü Kur’ân-ı Kerîm kâinatın ya­ratılışına dikkat çekiyor. Bu ilmi nazariyeler hakkında bil­gisi olmayan bir kimse o ayetleri zor anlar. Biraz bo­tanik, biraz biyoloji bilmelidir. Meselâ Kur’ân-ı Kerîm'de "Yeryüzünde yürüyen hiçbir canlı, uçan hiç­bir yoktur ki, onlar da sizin gibi bir ümmet olma­sın." Buyu­rulur. Bakın, yani bütün canlı türlerini, bütün hayvan türlerini birer ümmet yaptı. Kur­’ân-ı Kerîm onların da birtakım sosyolojik kanunlara tabi olduğunu ifa­de ediyor. Bunu yorumlayabilmek için biraz sos­yoloji bilmek lâzım, insanın biraz biyoloji bilmesi ge­rekir. Hâsılı bir müfessirin mutebahhir olması icabeder. Onun için eline kalem alan hemen Kur’ân-ı Kerîm'i tefsire kalkarsa büyük vebal altına girer.

(devamı yarın..)

 

 

   Copyright @ Süleyman Ateş