KUR’ÂN SEVDASIYLA GEÇEN BİR ÖMÜR (3) PDF 
Çarşamba, 15 Mayıs 2024 00:00

KUR’ÂN SEVDASIYLA GEÇEN BİR ÖMÜR (3)

(...dünden devam)

Kur’ân Kursu öğretmeni, aynı zamanda Saray Camii imamı Hafız Mustafa Efendi, Babamın asker arkadaşının kardeşiymiş. Babamı severmiş. Öğle namazında gördüğü Babama:

– Süleyman biraz da Arabîce okusun, demiş.

Babamın istediği de o zaten. Babam beni yine Kur’ân Kursuna getirdi. Bir gün Hoca Efendi bana:

– Seni Hacı Muharrem Efendi’ye götüreyim, onda biraz Arabîce oku! Dedi.

Beni alıp götürdü. Çarşı Mahallesi, Kutlu Sokak’ta, üç basamakla giriş kapısına çıkılan beyaz badanalı bir eve geldik. Zili çaldı.

Beyaz sakallı, dolgun bedenli, aslan yapılı nur gibi bir zat kapıyı açtı.

– Buyurun, dedi.

İçeri girdik. Ortadaki holün iki tarafında ikişer oda vardı. Bizi sol taraftaki birinci odaya götürdü. Hoca Efendi, önce kendisinin, sonra benim elini öptüğümüz, bu zata beni takdim etti:

– Hacı Efendi, bu çocuk Hafız Süleyman. Tadımlı. Babası çok meraklı. Siz buna lütfen Arabîce okutun.

– Okur mu?

– Zekîdir, okur.

– Peki, oğlum sen Çarşamba günü sabahleyin gel, başlayalım. Ulema derse Çarşamba günü başlarlar. Kitabın var mı?

– Hayır efendim.

Çay içtik. Bana galiba bir de kitap verdi. Elini öptük, çıktık. Çarşambayı iple çektim. Sabahleyin 7.30 raddelerinde konağın zilini çaldım. Aynı zat kapıyı açtı,

– Gel benim Hafızım, dedi.

Beni odaya aldı. Kendisi doğuya bakan odanın sedirinde sol üst başta oturdu. Ben de önünde diz çöktüm. Elimizde Emsile kitabı. Kitabımızı “Bismillâhirrahmânirrahîm” diyerek açtık.

– Bu Emsile kitabı. Emsile’yi alâ rivâyetin (rivâyete göre) Hz. Ali Efendimiz yapmıştır. Onun ruhuna bir Fâtiha okuyup dersimize başlayalım, dedi.

Huzur ile bir Fatiha okuduk. Kitabın yüzüne dikkatle eğilmiştim.

Nasara yansuru nasran

diye başladı. Çok tatlı geliyordu bana bu ses. Hele özellikle: “Nasara: fi’l-i mâzî, binâ-i ma’lûm, müfred, müzekker, ğâib; mânâsı yardım etti bir ğâib er, geçmiş zamanda…” şeklindeki hitap ve öğretimleri, ruhumu mânevî bir âleme geçiriyor, kulağımda pek tatlı izler bırakıyordu. Şimdiye kadar ne kadar derse başlasam, hep o Hacı Babam’dan aldığım ilk derslerde duyduğum tatlı hal, gözümün önünde canlanır.

O sene Ramazan’da Hacı Efendi’nin kız kardeşi Lütfiye Hanım’a da ben cüz okudum. Hacı Efendi beni aldı, hemşiresine götürdü:

– Lütfiye, sana küçük hafızı getirdim. Senin cüz’ünü okuyacak.

– Çok iyi Hacı Efendi, çok memnun oldum.

Her gün kuşluk vakti gider, cüz’ünü okurdum. Ömrümde onun kadar nezaketli, şefkatli ve ikramlı kadın pek az gördüm. Evine gider gitmez beni kapıda karşılar, içeriye alır, makatın başına oturtur, serinlemem için büyükçe bir bezle karşımda yelpaze yapardı.

Elazığ’da birkaç ünlü hoca vardı. Bunların en yaşlısı Hacı Tevfik Efendi, sonra Hacı Muharrem Efendi, Ömer Naimi Efendi ve sonradan Elâzığ müftüsü olan Hacı Ömer Efendi (Ömer Bilginoğlu).

(devamı yarın..)

 

 

   Copyright @ Süleyman Ateş