İSRAİL’İN ZULMÜ: HZ. İSA'YA YAPTIKLARI ZULÜM (39) PDF 
Perşembe, 14 Aralık 2023 00:00

İSRAİL’İN ZULMÜ: HZ. İSA'YA YAPTIKLARI ZULÜM (39)

 (...dünden devam)

3) Kur’ân-ı Kerîm, Îsâ’nın göğe yükseltildiğini değil, Allah’a yükseltildiğini söylüyor. بَلْ رَفَعَهُ الله إلَيْهِ cümlesi: “Allah, onu, göğe yükseltti” değil, “Allah onu kendisine yükseltti” anlamındadır. Göğe yükseltmek başka, Allah’a yükseltmek başkadır. Göğe yükselttiğini söylemek, Allah’a belli bir mekân tahsis etmek olur. Oysa yüce Allah her yerdedir. Îsâ’nın Allah’a yükselmesi için göğe çıkması gerekmez. Allah, göklerin de, yerin de Tanrısıdır. Yerde de vardır, gökte de. Öyle ise Allah’ı gökte imiş gibi düşünüp, Allah’a yükseltilen Îsâ’nın göğe yükseltildiğini söylemek, âyetin ifadesine uymamaktadır. Öyle ise âyetin anlamı, İbn Cureyc’in dediği gibi, Allah’ın, Îsâ’nın rûhunu yüceltmesi, şânını yükseltmesi, katında O’na değer vermesi demektir.

Yüce Allah, Hz. Îsâ’yı saldırganların elinden kurtarmak suretiyle ma‘nevî derecelere nail eylemiş, şânını yüceltmiştir. Nitekim وَجَاعِلُالَّذِينَ اتَّبَعُوكَ فَوْقَ الَّذِينَ كَفَرُوآ اِلَى يَوْمِ الْقِيَامَةِ: Tâ Kıyâmet gününe kadar sana uyanları, inkâr edenlere üstün yapacağım” âyetinden bu mânâ anlaşılmaktadır. Gerçekten Îsâ’nın ümmeti, daima onu inkâr eden Yahûdîlere hakim olagelmiştir. Bu da onun, Allah katındaki şanının yüceliğini gösterir.

Müfessirlerin, إنِّى مُتوَفِّيكَ وَ رافِعُكَ إلَىَّ: Seni vefat ettireceğim, bana yükselteceğim.” âyetini, genellikle Îsâ’nın göğe çıktığı şeklinde tefsîr etmelerinin başlıca iki etkeni vardır:

Bunların en önemlisi, Hıristiyanlar ve Yahûdîler hakkındaki âyetlerin izahı için İslâm’a yeni girmiş olan Yahûdî ve Hıristiyan âlimlerine başvur-maları ve onların söylediklerini tam gerçek kabul edip aktarmalarıdır. Diğer etken de Îsâ’nın göğe çıktığı ve âhir zamanda yere inip Deccâl’i öldüreceği, haçı kıracağı ve İslâm şerîatiyle amel edeceği (onu uygulayacağı) hakkında anlatılan bazı hadîslerdir.

Şimdi Hıristiyanların temel inancı olan Îsâ’nın çarmıha gerilmesi hakkındaki düşüncelerini özetleyelim:

Âdem yasak meyvayı yiyerek Allah’a âsi olunca onun bu günâhı soyunda devam edegeldi. Âdem soyundan gelenler, hem kendi günâhlarından, hem de babaları Âdem’in günâhından ötürü cezaya müstehak oldular. Adâlet ve merhamet sahibi Allah için, Âdem ve soyunda ortaya çıkan bu günâh yüzünden bir problem ortaya çıktı:

Âdem oğullarını cezalandırması rahmetine aykırı olacak, cezalandırmaması da adâletine aykırı düşecek idi. İşte Allah, Âdem’den bu yana hep rahmet ve adâlet sıfatlarını bağdaştırmayı düşündü, düşündü, ancak bizim bulunduğumuz tarihe göre 1912 yıl (Bu rakam, Reşid Rızâ’nın tefsîrini yazdığı tarihtir)önce rahmet ve adâlet sıfatlarını bağdaştırmanın yolunu buldu.

Kendi nefsi olan oğlunu, çocuk şeklinde, bir kadının karnına koyacak, tam bir insan olarak dünyâya gelecek, insanlar gibi yiyip içecek, yaşayacak ve sonunda düşmanların zulmüne uğrayarak asılacak, böylece kendi nefsi olan oğlunu fedâ ederek insanlığı ezelî günâhından kurtaracaktı. Öyle yaptı. İşte Îsâ’nın asılması, Allah’ın oğlunun, insanları ezelî günâhtan kurtarmak için kendini fedâ etmesidir (Bkz. M. Reşid Rızâ, Tefsîru’l-Kur’âni’l-hakîm: 6/24-25).

(devamı yarın..)

 

 

   Copyright @ Süleyman Ateş