CANLARI İZLEYİP KORUYAN MÂNEVÎ GÜÇLER (9) PDF 
Cuma, 10 Mart 2023 00:00

CANLARI İZLEYİP KORUYAN MÂNEVÎ GÜÇLER (9)

(...dünden devam)

Diğer bir olay da şöyle cereyan ediyor:

Okul öğrencileri, gezi için gittikleri kırda kamp kurmuşlardır. İçlerinden henüz 8-10 yaşlarında bir çocuk, çok yakındaki bir yerden telefon etmek için gider. Arkadaşları, yalnız başına gitmemesini söylerlerse de:

– Zaten çok yakın, hemen dönerim, diyerek gider.

O arada hava kararır, kar bastırır. Çocuk kampa dönmek için yürürken farkında olmadan ters istikamete gider. Bastıran kar da izleri kapatmıştır. Geldiği yönü kestiremeyen çocuk, yolunu şaşırır. Hava soğuktur. Kardan korunmak için oracıkta bulunan bir çukurun üstünü bir iki odun, tahta parçasıyla kapatıp içine girer ve soğuğun etkisiyle bastıran uykuya kendisini bırakır. Gece olmuş, kamptakiler ve kasaba halkı çocuğu aramaya koyul-muştur. Ama kar, izleri sildiği için bir türlü başarı sağlanmaz.

Kasabada, çocuğun durumunu merak edenler arasında sezgileri güçlü, rü’yâları sadık, iyiyürekli bir adam da vardır. Tedirgin olarak uykuya dalan bu adam, birden uykudan sıçrar:

– Ben çocuğun bulunduğu yeri gördüm, der.

Oğluyla beraber atla gösterilen yere doğru yola çıkarlar. Vardıkları yerde etrafı kollayan adamın gözü, sözü edilen çukura ilişir. Üstündeki ağaçları kaldırınca donmak üzere ağır uykuda olan çocuğu bulur. Onu kucaklayıp hastaneye ulaştırır. Şimdi bu çocuk, 35 yaşlarında bir iş adamıdır.

Bu çocuğun durumunu o adama, rü’yâsında kim gösterdi acaba? Va‘desi yetmeyen çocuğun manevî koruyucuları değil mi?

17 Ağustos 1999 Depreminde yaşanan garîb olaylar:

Merkez üssü Gölcük, Donanma Komutanlığı olan ve çevredeki İzmit, Adapazarı, Yalova, Karamürsel, Bursa, Bolu, İstanbul’da Avcılar, Bağcılar, Çekmece semtlerini vuran, özellikle Gölcük, Yalova, Adapazarı ve İzmit’te toplam yirmibin civarında insanın ölümüne ve 35.000 kişinin yaralanmasına neden olan 17 Ağustos 1999, saat: 00.3.02 depreminde, Donanma Komutanlığında bulunan bir albay, karısıyla birlikte depremden kurtulur ve arabasına binip sür’atle bölgeden kaçmağa çalışırken yolda arabası takla atar ve karı koca ölürler. Yani kaderden kaçamazlar.

Ama aynı depremde şu mu‘cizeler de gerçekleşir:

Gölcükte henüz bir yıllık evli bulunan genç çift, yıkılan evlerinin altında kalırlar. Hastanede yatmakta olan 9 aylık hamile bu genç hanımın, televizyonda anlattıklarını bizzat dinledim. Diyordu ki: “Evin beton tavanı üstümüze çöktü, öyle ki tavanla aramızda sadece bir iki santim bir mesafe kalmıştı. Beton tavan, karnıma teğet durumda idi. Hiç hareket edemiyorduk. Sadece başımızı koyduğumuz yastığın altında bir tabancaya ulaşabildik. Tabancada üç kurşun vardı. Birisini dışarıdakilere duyurmak için kullandık. İki kurşun kaldı. Ben birini benim için, birini de eşim için kullanıp intihar etmeyi önerdim. Fakat ötede olan eşim, güçlükle sürüne sürüne yanıma geldi, bana moral verdi. Beni bu düşünceden vazgeçirdi. Hayli zaman sonra Ağabeyimin bağırdığını duydum. Biz de yanıt verdik. Babam da

– Kızım orada mısın? diye bağırdı.

– Evet Baba, ben burdayım, çok iyiyim, dedim.

Eşimin durumunu sordu. Onun da iyi olduğunu söyledim “Merak etmeyin” dedim.

Betonu deldiler. Emin olmak için bana elimi uzatıp göstermemi söylediler. Parmağımı uzattım.

– Merak etme, seni kurtaracağız! dediler.

Betondan, gövdemin güç sığabileceği kadar bir delik açtılar. Gözlerimize ışık görününce tarif edilemez bir sevinç duyduk. Güçlükle önce başımı delikten çıkardım, sonra tamamen çıkabildim. Ardından eşim de çıktı, Allah’a çok şükür, depredmen 13 saat sonra kurtulduk.

Şimdi çöken tavanın, tam bunlara teğet gelip, üstlerine bastırmaması, gizli koruyucuların korumasını göstermez mi? O dehşetli anın verdiği korku ile kadın, oracıkta doğum yapabilirdi. Tabii doğum yapmış olsa, çocuğu alıp da emzirecek durumda değildi. Çünkü doğrulamaz, uzanamazdı. Bebek de ağlaya ağlaya açlıktan ölüp giderdi. Belki de yüce Allah o hanımın karnındaki çocuk yüzü hürmetine kendisini ve eşini de bağışlayıp kurtardı. Kurtulduktan sonra henüz doğumuna on gün bulunan genç hanım, hastanede bakım altında bulunuyor, muhakkak ki doğumunu bekliyordu.

(devamı yarın..)

 

 

 

   Copyright @ Süleyman Ateş