17 AĞUSTOS DEPREMİNDEN AKILDA KALANLAR -1- PDF 
Çarşamba, 22 Şubat 2023 00:00

17 AĞUSTOS DEPREMİNDEN AKILDA KALANLAR -1-

(...dünden devam)

Arkadaş sen eğleneceksen, halkın parasıyla değil, kendi paranla eğlen. Senin halktan toplanan vergilerin tek kuruşunu dahi böyle yerlere harcamağa hakkın yoktur. Tüm yönetim bozuk, kokuşmuş. İlericisi, gericisi, bozulmuş; çıkarcı, bencil olmuş. Haksızlık, yalan, kayırma, rüşvet diz boyu. Yeniden yapılanmaya ihtiyaç var.

Elbette bu felâket bir ikazdır. Nasıl ikaz, neyi ikaz? Burada ölen, yaralanan binlerce vatandaşın günâhı ne? Onun günâhı, kendisini yönetecek kimseleri iyi seçmemesi. Yöneticiler, Belediye başkanları, Bakanlar. Seçimle iş başına gelen kişiler. Bunlar seçmenlerini memnun etmek için yasal olmayan şeyleri yasallaştırırlar. Yönetmeliği değiştirir, üç katlı binaların yapılabileceği yerlere beş altı kat ruhsatı verirler. İşte Beşiktaş’ta tâ Osmanlı döneminden beri sit alanı olup yapı yapılmasına müsaade edilmeyen alana; kanunları, yasakları delerek Gökkafesi denilen gökdeleni diktiler.

Burası Beşiktaş Belediyesi sınırlarına dahil idi. Refahlı belediyeden ruhsat alamayan yapı sahibi, Bakanlık nezdinde teşebbüse geçti. Bakanlık burayı Beşiktaş Belediye’sinden alıp Şişli Belediye sınırları içine soktu. Ve binanın sahibi, Şişli Belediyesinden ruhsat alıp Gökdeleni dikti. Vaktiyle Danıştay’ın aleyhte kararına rağmen yine bina buraya yapıldı. Güzelim yeşil alan betonlaştı. Sonunda açılan davâda yürütmeyi durdurma kararı verilmiş ama, Gökdelen de ortada duruyor. Ba‘de harâbi’l-Basra.

Bu bir örnektir. Bu örnek, sermayenin, yönetimi nasıl etkilediğini, paranın nasıl insanları satın alıp yasaları, yönetmelikleri deldirdiğini, çürük yerlere nasıl inşâat ruhsatları verdirdiğini, çürük binalara nasıl sağlam, oturulabilir rapor yazdırdığını gösteren sayısız örneklerden sadece biri.

Veli Göçer denilen türedi bir inşaatçı var. Kısa zaman içinde ün yapıp zengin olan bu adamın binaları, bu depremde hep yerle bir oldu. Bu adamın Yalova’da, Çınarcık’ta, Avcılar’da yaptırdığı binalar hep göçtü ve en çok kaybı da bu adamın yaptırdığı binalarda oturanlar verdiler. Aynı binanın bitişindeki binaya bir şey olmuyor, Veli Göçer’in binası göçüyor. Tabii sadece Veli Göçer’in binaları değil. Başka birçok müteahhidin binası, çürük inşaat, kaygan zemin yüzünden göçtü. Ama yıkılan binaların hepsi, yapım hatâ­sından yıkılmadı. Bir kısmı, zaten 7.4 şiddetindeki depremin, tam etki alanında kaldığı için yıkıldı. Bunda müteahhidin günâhı yok. Fakat yan yana apartmanlar. Biri sağlam duruyor, öteki kadayıf gibi katlanıp öbürünün ayağına kapanmış. Aynı yerde bulunan iki yapıdan biri sağlam ayakta iken neden öteki yerle bir olmuş? Çünkü birinin yapımcısı malzemeden çaldı, 14’lük demir yerine 12’lik koydu. Homojen kum yerine çakıl taşlı, kalitesiz kum kullandı. Harca ¼ oranında çimento koyması gerekirken 1/6 oranında çimento koydu. Çimentodan çaldı, demirden çaldı. Normal zamanda ayakta durur gibi görünen o binalar, bu tür depremlere dayanır mı?

Bir de Japonlara bakın, adamlar, bundan çok daha şiddetli depremlere dayanan, deprem anında yerin hareketiyle uyumlu olarak yaylanan, ama dimdik duran gökdelenler yapıyorlar. Bina sallanırken bilmem kaçıncı kattaki bürosunda çalışan iş adamı, fütursuzca, güven içinde işine devam ediyor.

Hatırlıyorum, birkaç yıl önce Japonya’da bir belediye baş­kanı veya binalardan sorumlu bir yönetici, ruhsat verdiği bi­nanın depremde yıkılıp bazı insanların ölmesi üzerine harakiri ya­pıp intihar etmişti. Onlarda namus ve şeref duygusu bu kadar canlı. Herhalde bu özelliklerinden dolayı merhum Âkif, bundan 85-90 yıl önce yazdığı bir şiirinde onları övüyor:

Siz gidin safvet-i İslâm’ı Japonlarda görün,

O küçük boylu, büyük milletin efrâdı bugün,

Müslümanlıktaki erkânı sıyânette ferîd,

Müslüman denmek için eksiği ancak tevhîd!

İnsanlar, yaptıkları yanlışın cezâsını çekiyorlar. Diye­cek­siniz ki bu hatâları işleyenler geniş halk kütlesi değil, bazı kişiler. Öyle iken Allah, neden bu kadar halkı cezâlandırıyor? Toplumun ahlâkı bozulduğu zaman verilen belâ umumi olur. Allah, o kötü­lüklere engel olmayan bütün toplumu cezâlandırır.

(devamı yarın..)

 

 

   Copyright @ Süleyman Ateş