105/49 HUCURÂT SÛRESİ (5) |
Perşembe, 05 Ocak 2023 00:00 | |||
105/49 HUCURÂT SÛRESİ (5) (...dünden devam) Bu rü'yâyı gören sahâbî, Hâlid'e gelip rü'yâsını anlatmış. Halid zırhı aldırmış. Ebûbekir de vasiyetini yerine getirmiş (Sâbit'in borcunu ödemiş, kölesini âzâdetmiş) (İbnu'l-Kayyim el-Cevziyye, Kitâbu'r-rûh: s. 15). 4-5’nci âyetlerde Peygamber'i hücrelerin ardından çağıranların çoğunun düşüncesiz insanlar olduğu belirtiliyor. Bunların, Peygamber’i rahatsız etmeden, kapıda, Peygamber’in kendiliğinden çıkıp gelmesini beklemelerinin, kendileri için daha iyi olacağı bildiriliyor. Ve edebe aykırı bu davranışlarının affedildiğini anlatmak için Allah’ın bağışlayan ve acıyan sıfatları vurgulanıyor. Hücre: etrafı çevrilerek meydana getirilen barınaktır. Bunun çoğulu hucurât'tır. Hucurât, Peygamber(s.a.v.)in kerpiçten yapılmış evinin odalarıdır. Zevcelerinden her birinin kendilerine mahsus daireleri vardı. Kerpiçten yapılmış evin bölümleri olan, hurma dallarından yapılıp çamurla sıvanmış, kapılarının üstüne kıldan perdeler asılmış olan bu daireler yan yana dizilmişti. Ömer ibn Ebî Enes: "Peygamber'in evlerinden dördü kerpiçten, beşi de hurma dallarından yapılmış, çamurla sıvanmıştı. Bunların odaları yoktu" demiştir. Hasan Basrî de bu mütevâzi evleri şöyle tanımlamıştır: "Ben Osman'ın halifeliği zamanında Peygamber zevcelerinin odalarına girer, tavanlarına elimle dokunurdum." Bu hücreler, Ömer ibn Abdulaziz veya Velîd ibn Abdulmelik zamanında yıkılıp Peygamber'in Mescidine katılmış, Medine halkı bunların yıkılmasına üzülmüştür. Sa'îd ibn el-Müseyyib şöyle demiştir: "Keşke bunları olduğu gibi bıraksalardı da yeni yetişenler ve taşradan gelenler, Peygamber'in, hayatında ne kadar sade yaşadığını görselerdi! Bunları görmek, insanları mal çoğaltma sevdasından vazgeçirebilirdi" demiştir. İbn Sa'd: at-Tabakâtu'l-Kubrâ: 1/499. Sa'îd ibn el-Müseyyib'in son cümlesinin Arapçası şöyledir: “واللهِ لوددت لو أنهم تركوها على حالها ينشأُ ناشئ من أهل المدينة” Bizim Hamdi Efendi merhum, bu sözü: "Medine halkından bir takım kimseler neş'elenseler" diye terceme etmiştir (Hak Dini, Kur'ân Dili: 6/4453) ki ona yakışmayacak bir hatâdır. İnsandır, yanılabilir. Hatadan salim olan Allah'tır. "Her bilenin üstünde bir bilen vardır!" (devamı yarın..)
|